Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi’nin önünde Hrant Dink’i öldürmesi için Ogün Samast’a tetiği çektiren güç cinayetin dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 10 yıl önce dile getirdiği “Hiçbir cinayet Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” sözlerine rağmen 10 yıldır aydınlığa çıkarılamadı.
Savcılığa göre bu cinayet emniyetteki Gülen cemaati yapılanması çerçevesinde işlenen bir “araç suç.” Fethullah Gülen terör örgütü gibi geniş hacimli bir çuvala atılma riski taşıyan bu cinayet, mevcut siyasi iktidar henüz Gülen cemaatiyle kavgaya tutuşmamışken de Ergenekon torbasına atılmaya çalışılıyordu.
Cinayeti işleyen gücün siyasi iklime göre kimlik değiştirdiği soruşturma akıllara bu haliyle tetiğin çekilmesinde en az Gülen cemaati kadar payı olan gücün dönemin “trend” suçu FETÖ üzerinden el yıkama girişimini akıllara getiriyor.
Gazeteci ve hukukçuların usanmadan cinayetteki sorumluluğu olduğunu anlattığı, cinayette bir dizi ihmali bulunduğu, hatta göz yumduklarını anlattıkları kamu görevlileri Nisan 2015’e kadar sanık sandalyesine oturtulamadı.
Soruşturmada etkin soruşturma yapılmadığına ilişkin AİHM kararı ve HSYK’nin kamu görevlilerinin yargılanmasına izin verdiği kararı ile bu görevliler için yargılanma yolu açıldı. Cinayette sorumluluğu olduğu belirtilen ve Gülen cemaatine mensup olduğu iddia edilen dönemin istihbaratçı emniyet amirlerinin koruma kalkanı ise ancak 17-25 Aralık soruşturmaları ile başlayan AKP-Gülen cemaati kavgasıyla ortadan kalkabildi. Yine cinayette sorumluluğu bulunan, cinayet tasarısına göz yuman Trabzon Jandarma görevlilerinin cinayetle ilgili tutuklanmaları kanlı darbe girişiminin ardından gerçekleşti çünkü bu görevlilere FETÖ üyeliği suçlaması yöneltilmişti.
Emniyet ayağı sanık sandalyesinde
2013’te 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının ardından Gülen cemaatinin emniyet ayağına operasyonlar yapılmış, bir dönemin Türkiye tarihi açısından önemli operasyonlarını gerçekleştiren çok sayıda emniyet amiri tasfiye edilmişti. Bu emniyet amirleri ile kızağa çekilmiş emniyet müdürlerinin sanık sandalyesine oturtulmasıyla, cinayetteki sorumluluğu açısından emniyet teşkilatı cinayetten ancak 8 yıl 2015 yılında hakim karşısındaydı.
MİT’in sorumluluğu
Cinayetin ardındaki yapılanmanın çözülebilmesi için tünelin ucunda bir ışık görülmeye başlasa da sorumluluğun MİT kısmı bir türlü yere basmadı. Dink, öldürülmeden hemen önce Radikal İki’ye yazdığı yazıda Sabiha Gökçen haberinin ardından İstanbul Valiliği’ne çağrıldığını, vali yardımcısının “Daha dikkatli haber yapmanız gerekmez mi? Böyle haberlere ne gerek var? Sokaktaki adam ne bilsin? Bu tür haberleri başka bir niyetle yapıyorsunuz sanabilir” dediğini aktarmıştı.
Cinayetten sonra bu konuşmanın yapıldığı odada MİT mensubu Özel Yılmaz’ın da olduğu ortaya çıkmıştı. Tüm bu güçlü ayrıntılara rağmen Özel Yılmaz, savcılığın takipsizlik kararı ile dosyanın sanığı olmaktan son anda kurtulmuştu.
Jandarma ayağı için darbe girişimi mi beklendi?
Cinayete ilişkin Trabzon Jandarma görevlilerinin sorumluluğu ise hep karanlık nokta olarak kaldı. Cinayet tasarısı Trabzon’un Pelitli ilçesinde jandarma bölgesinde tasarlanmıştı. Cinayeti tasarlayanlardan Yasin Hayal’in akrabası olan Coşkun İğci bu tasarıyı jandarma görevlilerine anlattığını söylemişti, ancak jandarma sadece izlemekle yetindi.
Cinayetin ardından Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz hakim karşısına çıktı ancak yalnızca görevi kötüye kullanmak suçundan tutuksuz yargılandı. Cinayet sonrası iki mülkiye başmüfettişi ile jandarma kökenli iki müfettiş bir de inceleme raporu hazırlamıştı. Bu raporda cinayetin işlenmesinde ihmali bulunan Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz’ün görevden alınması gerektiği görüşünü belirtmişlerse de Öz’e Ağustos 2016’ya kadar dokunulamadı. Öz ancak, Temmuz ayındaki kanlı darbe girişimi sonrası Gülen cemaati üyesi olmak iddiasıyla gözaltına alınarak tutuklandı. (CC/EA)
Kaynak: bianet.org