HDP’nin, “1915 soykırımdır” söyleminden, “hakikat komisyonu kuracağız, o komisyon ne derse onu kabul edeceğiz”, söylemine kayması konusunu tartışıyorum.
İlk söylenecek şey, HDP’nin konumunun gözönüne alınması zorunluluğudur. Sonuçta HDP inkârcı bir deryada küçücük bir adacık gibidir. Bize en azından bu konuyu tartışma imkânı sunuyor. Siyasi eleştiri, HDP’nin inkârcı koalisyon karşısındaki yalnızlığını dikkate almak zorunda.
Görünen o ki, HDP konu hakkında çok düşünmemiş inkârcı atmosferin ve bazı tabanın baskıcı etkisi altında boğulmuş ve kendisini savunmaya çekmiştir. Bu savunma refleksiyle, “vallahi onu demek istemedim”, tutumuna kaymıştır. Tipik bir kendine güvensizlik hâli…
Soykırım- Tarihle Yüzleşme ve siyaset ilişkisi konusunda birinci yapabileceğim öneri, bu konunun siyasetin merkezî sorunu olduğunun kavranması gerektiğidir.
Alevi meselesi neyse, Kürt meselesi neyse, Tarihle Yüzleşme meselesi de odur. Eğer Tarihle Yüzleşme’yi, önemli gördüğünüz herhangi bir temel sorunla, eşit ve eşdeğer olarak ele alamazsanız, bu alanda söyleyeceğiniz şeyler yok hükmündedir.
Eğer Tarihle Yüzleşme sizin için, Alevi veya Kürt meselesinin zarar ve faydalarına göre ölçülecek bir mesele ise ve bunlarla bağlantılı olarak taviz verebileceğiniz bir konu ise AKP veya CHP’den fazla bir farkınız yoktur.
Daha iyi anlaşılması için ifade edeyim, 19. yüzyıllarda sınıf mücadelesi ne idi ise, 60’lı yılların sömürgelerdeki kurtuluş hareketleri, Avrupa’daki kadın ve çevre hareketleri ne idi ise, 21. yüzyılın tarihle yüzleşme hareketi de odur.
İkinci söylenecek şey: herhangi bir temel sorunda, (Kürt, Alevi gibi ulus-din sorunları, kadın-erkek eşitliği, çevre sorunu veya sınıf sorunu gibi alanlarda) doğru bir tavır takınmış olabilirsiniz ama bu sizin öteki alanlarda da aynı doğru tutumu takınacağınızın garantisini vermez. Kadın haklarından yana olabilirsiniz ama ırkçı olabilirsiniz; sınıf savaşında düzgün yerde durabilirsiniz ama çevre düşmanısınızdır vb. vb.
HDP’nin şu andaki önemli bir zorluğu, saflarında, kendi özel alanlarında doğru tutum aldıklarına inanan, ama tarihle yüzleşme konusunda açıktan inkârcı olanların liste başlarını işgal etmiş olmasıdır.
O hâlde birinci ilke Tarihle Yüzleşme’nin, Alevi veya Kürt oyları gidecek diye kendisinden vazgeçilecek bir alan olmadığının görülmesidir.
Alevi ve Kürt hakları, nasıl taviz verilmez haklar olarak formüle edebiliyorsa, Tarihle Yüzleşme de aynı açıklıkta formüle edilmek zorundadır. Arada çelişki mi görüyorsunuz? Siyasetçi olarak göreviniz orada başlar! Üçüne de ortak yerden bakacak bir siyaset yapmalısınız!
Açık ve net olunmalıdır! Geçmişte büyük kitlesel cinayetler işlenmiştir. Bu cinayetlerden dolayı devlet özür dilemek zorundadır. Bu cinayetlerden dolayı mesuliyet kabul etmek, zararları gidermek toplumsal barış için; bölgesel istikrar ve güvenlik için olmazsa olmaz ön şarttır.
Tarihimizle Yüzleşmez isek ülkeye demokrasi, bölgemize barış ve istikrar gelmez. Bunlar komisyona havale edilmeden açıkça söylenebilecek şeylerdir ve HDP bunları söyleyebilecek potansiyele sahiptir.
Soykırım kelimesi sorun mu yaratıyor, “isteyen istediğini kullansın”, denir, parti programında da bunu uygun ifadelere yer verilir!
Ama “soykırım mı değil mi” polemiğinin arkasına saklanarak işin içinden sıyrılmak isteyenlerin oyununa gelinip, iş “komisyona havale” edilmez.
Taksim’de ilk anmalar başladığında kimse kullanamadı bu kelimeyi ama şimdi kullanmamak ayıp hâline geldi… Başlangıçta önemli olan kelime değildi, Tarihle Yüzleşme özlemi ve bilinci önemliydi.
Ermeni soykırımı konusunda, gerçeği komisyona havale edip, oradan çıkartmak isteyen bir mantık inkârcı koalisyonun söylediğini tersten tekrar etmiş olur o kadar…
HDP’nin hatası: konu üzerinde fazla düşünmemiş olmasıdır!
Öcalan’ın Kürt meselesine ilişkin yaptığı hakikat komisyonu önerisi, her derde deva zannedilip, tüm tarih sorunlarına da şamil kılınmıştır. Hata buradadır.
Hakikat komisyonu Kürt meselesi için özellikle de 1984 sonrası için çok önemli ve anlamlıdır; ama bunu Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin ve Dersimlilerin başına gelene ne ad verileceğine karar vermek için de önerirseniz, büyük hata yaparsınız!
Tarihle Yüzleşme’yi merkezine alan bir hareket, soykırım kelimesinin değil, siyasette zemin kayması yaşanması zorunluluğunun ne kadar önemli olduğunu göstermek ve anlatmak zorundadır.
Yani, konu HDP’nin değil, Türkiye’nin genel bir sorunu olarak formüle edilebilmelidir.
HDP, nasıl Kürt sorununun, sadece Kürtlerin değil, bu toplumun genel bir sorunu olduğunu göstermeye çalışıyorsa; Kürtlerin hakları meselesini bir toplumsal kurtuluş projesi olarak Türklerin önüne, herhangi bir taviz vermeden koymayı başarabiliyorsa, aynı şey Tarihle Yüzleşme konusunda da yapılmalıdır.
Konunun HDP’nin değil, toplumun sorunu olarak formüle edilebilmesi… Nasıl mı? Bu da bir başka yazı konusu olsun!
Kaynak: taraf.com.tr