Bu yılın bahar aylarında yine ve yeniden Herkül Milas ile sohbet etme şansım oldu Atina’da. Şans Herkül beyle sohbet edebilmek, eşi ile de. Bir evlilikte eşler arası bu denli uyuma, bu kadar ahenke çok az rastlanır.
Düşünce ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar inanan, kendinden farklıyı anlayabilen, anlamakla kalmayıp haklarını sonuna dek savunan, başta kendi olmak üzere herkesi, her şeyi sorgulayabilen, milliyetçiliğin ve ırkçılığın her türüne karşı çıkan, en gizli ayrımcılığın bile kokusunu alan, vicdan sahibi, gerçek bir düşünür Herkül Milas.
Ona bu kadar saygı duymam, beğenmem ve sevmem sanıyorum aynı zamanda kendimi ona benzetmem ile ilgili.
Türkiyeli bir Rum Milas, memleketin solunu, sağını, her türlü açık ve örtülü siyasetini bilen, doğru değerlendiren, cesurca eleştiren ama Yunanistan’a da hiç torpil geçmeyen, bu “karışık” ve “anlaşılamayan” kimliğini çok basitçe açıklayan, kimlikler şöleni bir adam. Kendini anlattığı bu yazısını mutlaka okumalısınız, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Sohbetlerimiz sırasında bazen aynı “modelin” Rum ve Ermeni versiyonları olduğumuzu hissedip mutlu oluyoruz sanki, ya da bana öyle geliyor. Yarı yaşında olsam da, öyle anlıyorum ki onu, öyle anlıyor ki beni, neredeyse Atina’dan gözü yaşlı dönüyorum. Hep eksik hem az kalıyor sohbetlerimiz.
O Rumlara, ben de Ermenilere “acımasızca” yaklaşabildiğimizden olsa gerek, İstanbullu Rumları ve Ermenileri çekiştirdik son görüşmede. Ben ona Ermenilerin Rum kadınlardan çok korktuğunu “İşveli, oynak kadınlar erkeklerimizin hep kanına girdiler, kendilerine aşık ettiler” dediklerini, o da bana Rumların, Ermenileri Anadolulu oldukları için pek de kendileri gibi “klas” kategoriye koymadıklarını, yer yer hakir gördüklerini anlattı. Ne hikayeler, ne anılar, çok eğlendik!
Ben Herkül Milas ile İstanbullu bir ailenin en küçük kızı olan, lise edebiyat öğretmeni Hülya Hoca vesilesi ile tanıştım.
Yıllar önce “Türk romanında gayrimüslim kadının imajı” hakkında konuşmak için evinde buluştuğumuz Hülya, bana konu ile ilgili Herkül Milas’ın makalesine okumamı salık vermişti.
O gün, Hülya hoca bana çok şey anlattı. Anlatmayı planlamadığı, ama dilinden, yüreğinden, göz pınarlarından dökülen hikayeler…
Kaynak: ahvalnews