Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yapılan Yüksek İstişare Kurulu toplantısının sonunda, Ermeni soykırımı “iddialarına” yanıt vermek ve strateji geliştirmek için “özerk ve sivil bir yeni yapı” oluşturulması kararı verildi. Erdoğan, brifingden sonra gerekli çalışmalar için talimat verdi. Gazeteler haberi “O karar bu masada alındı!” başlığı ile verdiler. Ne kararda, ne de masada bu kadar heyecan yaratacak bir şey yok aslında.
Bu arada, Türkiye basını kritik bir hata yapıyor, demeden edemeyeceğim: “Sözde Ermeni soykırımı iddiaları” diyor durmadan. Böyle deyince, soykırım iddiası değil, sözde soykırım iddia edilmiş manası çıkıyor, ki bu da soykırım gerçek demek oluyor. Onu düzeltmek lazım, ama her neyse, konu bu değil.
Toplantıda, Türkiye’nin Ermeni iddialarıyla doğrudan ilgilenen, bu konuda argüman ve strateji geliştiren tek bir kurumunun olmadığı dile getirilmiş. Doğru, devletin tüm kurumları müdahil yıllardır Ermeni Soykırımı’nın inkarına, tek kuruma emanet edilecek konu mu bu?
“Bütüncül bir siyaset geliştirilemediği” de ifade edilmiş. İşte bu Türkiye’nin, en azından son 60 yıllık hükümetlerine hakarettir. Ermeni Soykırımı’nın 50. yılının kutlandığı 1965 yılından beri Türkiye muazzam bir inkar politikasını, hükümetler üstü bir ajanda ile tüm kurum ve kuruluşlarıyla uygulamıştır. Tüm devlet mekanizması bu konu için seferber edilmiştir.
Ülkedeki güçler ayrılığı bile, konu Ermeni Soykırımı olunca ahenkle kol kola girmiş, yasama, yürütme, yargı ellerine geleni ardlarına koymamıştır.
Toplantıda, MGK’nın takip ettiği bu konunun 2015’te yapılan yasa değişikliği ile kurumdan alındığı, Başbakanlık Yakın Tarihi Araştırmalar Merkezi’ne verildiği, bu kurumun da Başbakanlığın lağvedilmesinden sonra işlevsiz kaldığı ifade edilmiş.
Düşünün, önce MGK, sonra Başbakanlığın ilgilendiği bu konu artık “özerk ve sivil bir yeni yapı” kanalı ile gerçekleştirilecekmiş. Sivil derken ne anlıyorlar acaba? O konuda, askersiz yaprak sallanmazdı Türkiye’de ama yine de Erdoğan daha iyi bilir tabii.
Belli ki, bu yeni “strateji geliştirilmesi şeysi” Aralık’ta ABD Kongresi’nden kabul edilen Soykırım kararı ile alakalı. Haber almışlar, tazminat davaları gündeme gelebilir. Kim olsa korkar, orada diyecek söz yok hükümete, lakin daha derin bir sorun var: 105 yıldır yapılmadık ne yapılacak?
Okul kitaplarına kadar indirilmedi mi Ermeni nefreti? Osmanlıyı arkadan hançerlediler denmedi mi?
Paralar aktarılıp kitaplar yazdırılmadı mı? Satılmayınca 3 gazete kupon ile dağıtılmadı mı?
Diplomatlara, “Her işi bırakın, yurt dışında Ermenilerin hakkından gelin!” denmedi mi?
Ermeniler sürünsün deyip, hem Azerbaycan hem Türkiye aynı anda Ermenistan sınırını kapatıp, ülkeyi ablukaya almadı mı? Hala almaya devam etmiyor mu?
Doğu’daki Ermeni kiliseleri yağmalanmaya, dinamitlenmeye çalışılmadı mı? Daha 6 ay önce Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un eşi Ani harabelerinin Ana katedralinde “Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı, söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp…” diyerek kendinden geçmedi mi?
Ayıptır dendiğinde, avukatları tarihi kilisenin “akustiğini” test edildiği açıklamasını yapmadı mı?
Yıllardır, İstanbul’daki okul, kilise, dernek, Ermeni’ye ait ne varsa duvarlarına “Bir gece ansızın gelebiliriz!” yazılmadı mı?
En “açılım yapıldığı” yıllarda dahi alttan altta asıl soykırımı Ermeniler yaptı dizileri, filmleri çekilmedi mi?
Dink, Türklerin kalbine dokunduğu, acısını anlatabildiği, anlayışı değiştirdiği, insanların gönlünde merhameti dirilttiği için sırtından vurulmadı mı? Suçlular bulundu mu?
Dink Vakfı ve ailesi hala nefret suçlarının ve tehditlerin odağında değil mi?
Yabancı gazeteci, tarihçi, akademisyen, senatör kime para yetiyorsa satın alınmadı mı? Hiçbir saygıdeğer akademisyenin eline almayacağı yayınlara milyonlar harcanmadı mı?
Önemli diplomat Şükrü Elekdağ, Türk Tarih Kurumu başkanlığı da yapan Yusuf Halaçoğlu ömrünü neye adadı?
Siyasal İslamcısı, Nasyonal sosyalisti, ülkücüsü, Kemalisti, Ermeni Soykırımı’nı duyunca birbirine sarılıp “Talat Paşa Komitesi” kurumadı mı?
Eğitim Bakanlığı el kadar çocuklara okullarda “Sarı Gelin” belgeselini seyrettirip, Azınlık Ermeni okulları da dahil olmak üzere “Ermeni mezalimi” kompozisyonu yazılacak demedi mi?
Ayşe Kulin “Ama biz Ermeniler durduk yere kesmedik!” demedi mi?
2015’de 100. yıl anılırken, “Onların 24 Nisan’ı varsa biz de Çanakkale misillemesi yapalım” planları yapılmadı mı?
Üniversitelerde 1915 çalışmalarının ya da Ermeni konferansların özgürce yapılması engellenmedi mi?
Basın parantezsiz Ermeni Soykırımı yazabildi mi?
Ermeni hala küfür değil mi? Ermeni hala hain değil mi? Pis Ermeni değil mi?
Erdoğan tarihin her sayfasını çarpıtıp, Ermeniler göçmendir demedi mi?
Bu toprakların en kadim halkı Ermeniler her ağızlarını açtıklarında “Yallah Ermenistan’a” denmedi mi?
Her beğenilmeyen sosyal medya mesajının altına Talat-Enver Paşa fotoğrafları paylaşarak, yaptık yine yaparız yazılmadı mı?
105 yıldır, bu devlet Ermeni Soykırımı’nın inkarı için çok şey yaptı.
Moralinizi bozmak gibi olmasın ama benim aklıma yeni bir şey gelmiyor…
Kaynak: kronos34.news/tr/