Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından “güncel” görünmeyecek, ama aslında her daim fena halde güncel olan bir konu, Türk solu. Arkadaşım sayesinde elime geçti, gözümden kaçacaktı. Yön Haber, “Halk Cephesi” olarak anılan, ancak kendilerinin de teslim ettiği gibi ana bileşeni Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi – DHKP-C olan hareketin sözcüsüyle bir söyleşi yapmış. Başlık: “Solda Kürt Milliyetçi Hareketini Eleştiren Bir Tek Biz Kaldık”. (Bkz: http://www.yonhaber.com/guncel/halk-cephesi-anlatiyor-hdp-ile-catisma) Söyleşinin konusu Nurtepe’de geçtiğimiz haftalarda Halk Cephesi üyeleri ile HDP bileşenleri arasında yaşanan çatışmaydı. Çatışmada bir genç vurularak öldürüldü, bir diğeri de yoğun bakımda.
Çatışmayla ilgili haberlerin merkezinde Özgür Demokratik Aleviler Derneği’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle açtığı Selahattin Demirtaş standına saldırı ve Demirtaş broşürlerinin yakılması yer aldı.
Halk Cephesi’ne göre onlara “Kürt milliyetçileri” saldırmıştı. Ama birbirini yalanlayan iddiaların yarattığı bilgi kirliliğini Yön Haber’in yayınladığı röportaj başarıyla ortadan kaldırdı. Bu röportajda saldırganın kim olduğu da, Halk Cephesi’nin gerçekten sol/sosyalist bir örgüt olup olmadığı da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor.
Yerimiz dar, o yüzden kısa maddeler halinde gidelim.
Bir: Halk Cephesi sözcüsü açıkça söylemiş, demiş ki; “Herhangi bir burjuva partisinin gelip Çayan’da (Nurtepe mahallesine verdikleri ad) seçim çalışması yapması mümkün değildir.” HDP’yi burjuva partisi saydıklarını ve seçim çalışması yapmasına izin vermeyeceklerini kendi ağzından ifade etmiş. İki: Kürtlerin siyasi hareketini, tıpkı devlet ve Türk milliyetçileri gibi “Kürt milliyetçiliği” olarak tanımlıyorlar: “Çünkü Türkiye solunda Kürt Milliyetçi Hareketi’ni eleştiren bir tek biz kaldık.” Üç: Erkek egemenliğini pekiştiren kadın düşmanı bir “sol” hareket. 17 Temmuz’da seks işçisi bir kadın Halk Cephe’liler tarafından sokak ortasında dövülmüş, diz çöktürülmüş, çevredekiler de bu şiddet eylemine dahil edilmişti. Bu olay tek değildi. Daha önce Gazi’de, Sarıgazi’de, Gülsuyu’nda ve 20 Temmuz günü de Aydın’da benzer “eylemler” yapmıştı. Söyleşide bu soruluyor. Alınan cevapta yapılanlar savunulmuş. İnsan hakları alanının konusu olan “seks işçiliği” mücadele edilmesi gereken bir ahlaksızlık olarak sunuluyor, kurbanlar, mağdurlar suçlu ilan ediliyor. Aynen şöyle denmiş: “Seks işçiliği denilerek fuhuş meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İşçi gibi güzel bir kavram, seks işçiliği gibi ne idüğü belirsiz bir kavrama dönüştürülmeye çalışılıyor.”
Dört: Homofobik bir “sol” hareket. LGBTİ hareketi ile ilgili soruya verilen cevap şöyle: “LGBTİ… [hareketini/bireyini]… doğru bulmadığımızı ifade edeyim. Hastalıktır, doğru değildir diye ifade ederiz. Kapitalizm bunu insanı çürütmek için meşrulaştırmaya çalışıyor.” Türk solu, sosyalist hareketi çeşitli yol ayrımlarından geçti. Tesellimiz o ki; Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, DSİP ve diğer bazıları gibi Türk milliyetçiliğini, Kürt düşmanlığını, “azınlıkları” komprador burjuvazinin parçası olarak görmeyi reddeden sosyalist partiler ve çevreler var. Ama bu Türk solunu temize çıkarmaya yetmiyor. Evet biliyorum, bazı dostlar, Halk Cephesi’nin omurgasını oluşturan Parti-Cephe denilen örgütün, derin devletle iş yaptığı Özdemir Sabancı suikasti üzerinden Susurluk kazasıyla tabak gibi ortaya çıkan, “taşeron” olarak tanınan, dolayısıyla Türk solu kapsamında kabul edilmemesi gereken karanlık bir güç olduğu söylenerek bana karşı çıkılacak. Hayır, ne yazık ki öyle değil. Halk Cephesi’ni “sol” içinde sayan yukarıda Halk Cephesi sözcüsünün söyledikleri konusunda, onun kadar açık ifade etmeyecek olsalar bile, ta içinde onun gibi, en azından ona yakın hisseden, Kürt Özgürlük Hareketi’ni “Kürt Milliyetçiliği” sayan, “seks işçiliği” kavramına karşı çıkan, bu kavramın “ahlaksızlığın” üstünü örtmek için kullanıldığını düşünen, LGBTİ bireylere soğuk bakan çok sayıda solcu/sosyalist var. Çünkü Türk solu içinde inkarcı, cumhuriyetçi, Kemalist damar hâlâ var ve güçlü.
Kaynak: Özgür Gündem