Garbis Altınoğlu – Hristiyan Kıyımının Türkiye’ye Verdiği Zarar (2)

Anadolu’nun, bağırlarında kapitalizmin daha fazla gelişmiş olduğu ve Avrupa’nın demokratik ve aydınlanmacı havasından daha fazla etkilenmiş olan Hristiyan halklarına uygulanan sürgün ve kıyımın rakamlarla ölçülmesi zor, ama son derece önemli bir başka olumsuz sonucu daha olmuştur. Kısa erimde Kıvılcımlı’nın sözünü ettiği “yararlı sonuçları” doğurmuş olsa da yaşanan trajik olaylar orta ve uzun erimde Türkiye’nin siyasal ve kültürel gelişmesi açısından çok zararlı olmuştur.…

Garbis Altınoğlu – Hristiyan Kıyımının Türkiye’ye Verdiği Zarar (1)

Kıvılcımlı ve onun gibi düşünenler, Hristiyan halkların kıyımını açık ya da üstü örtülü bir tarzda onaylamak suretiyle, sadece demokrat ve devrimci bir tutum takınmamakla kalmış olmuyorlar; onlar böylelikle akıllı ve uzak görüşlü bir Türk milliyetçisi gibi de davranamadıklarını, hatta İttihatçılar gibi en şoven, en dar kafalı ve en ilkel Türk milliyetçilerinin görüşlerine yakın durduklarım ortaya koymuş oluyorlar.…

Toros Toranyan: Fotoğraflar konuşsun

Günlerden bir gün, tesadüfen, Halep’te bir düşünüre rastladım. Tarihçiydi ve görünüşe göre sosyal konularla yakından ilgiliydi.

Kendini tanıttı -Sait Çetinoğlu. Bana, Fikret Başkaya’nın eserlerinden, birkaç kitap da verdi…
Mümkün müdür ki bir Türk ve bir Ermeni rastlasınlar ve Türkiye’de yaşananlar, Ermeni’lere yaşatılanlar hakkında sessiz kalsınlar.

Ama o konu hakkında konuşmadık, ikimiz de bir uyarıdan esinlenmiş, kırımlar konusunda sessizliği koruyorduk.…

Sait Çetinoğlu: ÇETE GELENEĞİ

Gün geçmiyor ki ortalık çete haberleriyle çalkalanmasın, her çete haberi yeni bir şeymiş gibi, sanki ilk defa cereyan ediyormuş gibi sunuluyor, haber sunucuları bu haberleri verirken hayretten sanki ağızları bir karış açık dilleri tutulmuş gibi naklediyorlar. Rol kesiyorlar. Halbuki tarih boyunca çetelerle o kadar iç içelik var ki, çete teşkil etmeden neredeyse devletin bekası tehlikeye girecek, en önemli işleri çetelere havale edilmeden çözüldüğünü göremiyoruz.…

Sait Çetinoğlu: Kaypakkaya’da Rejimin/Kemalizm’in Teşhiri

Kaypakkaya,  sol yada sosyalist gelenek içinde Kemalizm ile arasında mesafe koyarak cepheden eleştirip  bir ilki gerçekleştirmiştir. Olağan üstü sınırlı koşullarda olmasına karşın eleştirilerinde son derece radikaldir. Bu güne göre oldukça sınırlı bir bilgi[1] dağarcığı ile yapıldığını söyleyebileceğimiz rejimin niteliğine dair bu eleştirileriyle Kemalizme büyük gedik açmıştır. Kaypakkaya’nın öneminin bu eleştirilerinde gizli olmasının yanında, Kemalizmin iflah olmaz çözülüşünün başlangıcı olan bu eleştiriler Kaypakkaya’nın neden hala yasaklı olduğunu ve  çeşitli etkinliklerle ona sahip çıkanların hala kovuşturmalara uğraması ve cezalandırılması da bu eleştirilerde gizlidir.…

Aris Nalcı: Sap bizden olunca…

Biz Ermeniler bu reformların tadına çok baktık, benden size tavsiye bir yolunu bulup Raffi’yi İngilizce veya Fransızca okuyunuz.

Ormandaki ağaçların kralı sormuş ağaçlara;

  • En tehlikeli düşmanımız kim?
  • ‘Balta’ demiş ağaçlar
  • ‘Nasıl bir şey o’ diye devam etmiş kral
  • Ucunda sivri bir metal var dövülmüş. O keskin tarafıyla öldürüyor bizleri
  • Başka neleri var bu düşmanın?

Taner Akçam: Bırakın şu lanet silahı

Çok karanlık günlere yuvarlanıyoruz. MHP lideri Bahçeli, “bundan sonra Gara öncesi ile Gara sonrası aynı olmayacaktır. PKK’nın yanında saf tutan kim varsa tepeden tırnağa tutuşturulacaktır,” diyerek işaret fişeğini ateşledi. Kürtlerin sivil siyasette var olmasına son verilmek isteniyor. Siyaset insan eylemliliğinin en kıymetli en değerli özelliğidir. Siyasetin bitmesi, insanın insan olarak bitmesidir.…

Alin Ozinian: Fethedenin kudreti, fethedilenin teslimiyeti

Son 10 günde, Türkiye’deki Ermeni mirası ile ilgili yüz yüze geldiğimiz bazı “gelişmeler”, geçmişteki örnekleri düşünüşünce bizi şaşırtmasa bile, durup düşünmemize sebep oldu.

Neydi bu gelişmeler?

Urfa’da bir kebapçı Ermenilere ait tarihi Germuş Kilisesi’nin içine mangal kurup kebap yaptı. Şehir merkezine sadece 10 km uzaklıktaki Dağyanı Mahallesi’nde bulunan, 19. yy ait, altın bulma hayali ile yapılan kaçak kazılar nedeniyle harabeye dönen Germuş Kilisesi, bu kez bir lokanta sahibinin “mangal partisi mekanı” oldu.…

Taner Akçam: Hrant Dink’i anmanın anlamı nedir?

Galiba biraz tatsız bir konuşma yapacağım. Biraz kalp kıracak olursam kusuruma bakılmasın. Böyle anlamlı bir günde belki bunu yapmamam daha uygun olurdu ama bunu ruh halime verin lütfen. Sorum şu: 14 yıl sonra Hrant Dink’in öldürülmesi üzerine niye konuşmalıyız ve nasıl konuşmalıyız?

Elbette her yıldönümünde insanların sevdiklerini hatırlaması, anması güzeldir. Kaybettiğimiz bu insanların mezarlarına gitmek, çiçek bırakmak ve onlarla ilgili anılarımızı paylaşmak güzel duygulardır.…

Serdar Korucu: Sertellerin hatıralarında Ermeniler ve Kürtler

Sabiha-Zekeriya Sertel çifti tartışmasız Türkiye basın tarihinin en önemli kalemleri arasında yer alıyor. Onları dönem içinde farklı bir konuma yerleştiren, Tan gazetesinin “Sovyet dostluğu ve faşizm düşmanlığı” gütmesiydi. Zekeriya Sertel’e göre, “Sovyet dostluğu” Mustafa Kemal’in bıraktığı mirastı ve hayattayken “sık sık basına Türk-Sovyet dostluğu konusunda yazılar yazmak için direktifler” vermişti. Sertellerin gazetesi Tan ise yıllar sonra bu nedenle hedef alınacaktı.…