Yelpaze geniş. Bir uçta MHP, onu izleyen CHP, ulusalcılar, ulusalcı sosyalistler, derken öteki uçta demokrat bildiğimiz aydınlar. Hepsi Kürtlere tonları farklı da olsa, kimi açıkça, kimi hafifçe dokundurarak, kimi “dost acı söyler” kıvamında kızmakta. Yelpazenin en koyu tarafındakiler Kürtlerin AKP ile işbirliği içinde olduğu, en açık tonundakiler de “yeterince muhalefet yapmadığı” kanaatini taşıdıkları için kızmaktalar.
AKP’ye karşı demokrasi ve özgürlüklerden yana olduğunu iddia edenlerle, gerçekten de gönülleri bunlardan yana olanların oluşturduğu çok geniş bir kesim Kürtleri bu nedenle -pozisyonlarına göre- suçluyor ya da eleştiriyor.
Mesela Gezi’de Kürtlerin olmadığı iddia edildi. Şahsen -Kürt değilim gerçi- ben yoktum. Ama orada olanlar, Kürtlerin Gezi günlerinin başından sonuna kadar parkın Taksim Meydanı girişindeki sol köşesinde konumlandıklarını, BDP’lilerin, 2 Haziran günü sayıları az olsa da faşist grupların saldırısından korunmak ve çatışmayı önlemek için alanı sadece o günlüğüne terk ettiklerini, Kürtlerin köşesine başlarda örgütlü, daha sonra bireysel saldırıların gerçekleştiğini anlatıyorlar. (bkz. Onur Günay’ın yazısı, http://www.toplumvekuram.org).
Şimdi memleketin batısında AKP’ye yalnızca Kuvva-i Milliyeci Kemalist mevzilerden karşı çıkan ve aynı memleketin doğusunda olanlara, batısında 30 yıldır sessiz kalanlar, kendi ulusalcı gündemlerine Kürtlerin sahip çıkmamasına çok içerliyor. Bir de yelpazenin öbür ucunda Kürtlere yapılanlara yakın geçmişte el hak sessiz kalmayan, gerçekten demokrat bir duruş sergileyen, ama son zamanlarda Kürtlerden, diğerlerinden çok daha farklı, daha sofistike ve daha entelektüel bir dille, ama sonuçta aynı beklentiyi dile getirenler, yani Kürtlerin hareketlenmemesini eleştiren Türk aydınlar var. Onları okudukça bir soru hep havada asılı kalıyor: Kürtlerden “hareketlenmek” adına ne bekliyorsunuz? Mecliste muhalefetse muhalefet, dişiyle tırnağıyla seçim çalışmasıysa seçim çalışması, yerel yönetimlerde Türkiye tarihinden görülmemiş sayıda kadın, kalekollara karşı direnişse direniş, yapmadıkları ne var? Kulağıma şeytan kötü kötü fısıldıyor: Yeniden silaha sarılmak mı?
Kürt siyasi hareketine yelpazenin çeşitli tonlarında “barış süreci uğruna AKP’ye biat mı ediyorsunuz?” diye soruluyor ya, ben de soruyu ters yüz etmek istiyorum: “Kemalistlerle ırkçılık ve milliyetçilikte, imha ve inkârcı Cumhuriyetin temel ilkelerinde en küçük farkı olmayan AKP’yi devirip ‘andımız’ın kaldırılmasına karşı çıkan CHP ile MHP ortaklığı için mi cepheye Kürtleri sürmek istiyorsunuz?” Hem de daha mıntıka temizliğinizi bile yapmamış, yani Türk toplumundaki gündelikleşmiş, normalleşmiş ırkçılığa karşı tek bir mevzi bile kazanamamışken.
Bakın, Haber7.com’un yazdığına göre Düzce’de 1 Mayıs kutlamalarında İstiklal Marşı (!) okunurken HDP üyesi bir grubun oturmaya devam etmesi nedeniyle Türk işçiler tepki göstermiş. “Kısa süreli arbede” yaşanmış. Alanı dolduranlar “dışarı” diye slogan atmışlar. HDP’li grup ıslıklar ve yuhalanmalar eşliğinde polis nezaretinde alandan uzaklaştırılmış.
Kadıköy’deki 1 Mayıs kutlamasında, otobüs durağının tepesinde, kırmızı, yeşil, sarı renkli bir bayrak taşıyan gence aslan Türk 1 Mayısçılar linç girişiminden bulunmuş. Aşağı indirilen “eylemci” daha sonra “tekme tokat caddeye” götürülmüş ve “polise teslim” edilmiş. Balıkesir’deki 1 Mayıs kutlamalarında da İstiklal Marşı sonrasında Kürtçe “marş” söyleyen BDP’li gruba başta Harb-İş sendikası olmak üzere “çeşitli sendikalar” tepki göstermiş, “PKK dışarı” sloganları atılmış. 1 Mayıs’ı kutlamaya gelen işçiler de sendika yöneticilerini tepki göstermemiş besbelli.
Böyle pislik içinde yüzerken, bu pisliğin haber değeri bile taşımadığı bir ortamda ülkenin batısındaki muhalefetin, Cumhuriyet tarihi boyunca direnmiş, kanla ezilmiş, son otuz yıldır da, batıdakilerin sadece şehit cenazeleriyle hatırlayıp ırkçılıklarını biledikleri bir savaşın tarafı olan Kürtlerden kendi yapamadıklarını yapmaları için yardım istemesinde hem isyan ettirici ama hem de komik bir yan yok mu? Yani yine mi Kürt Mehmet nöbete?
Kaynak: Özgür Gündem