TERCAN KAZASI

HAYATTA KALAN HOVHANNES MARKOSYAN’IN, ERZURUM SANCA­ĞININ TERCAN KAZASINDAKİ KHUMLAR KÖYÜ ERMENİLERİNİN TEHCİRİ VE KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI

Gumlar köyünden Hovhannes Markosyan’ın tehcir ve olaylarla ilgili hikâyesi:

1914 seferberliği esnasında, diğer Ermeni köylerinde başlamış olan tüm baskılar, aynen ve daha sert bir şekilde başladı. Aynı zamanda, el koy­ma heyeti, halkın, mal varlığının üçte birini askerî ihtiyaçlar için verme­si gerektiğini açıkladı. Kanuni talepleri vermeye razıydık, fakat hükümet adına, birkaç ay içinde tamamen soyulduk. Türklerden ise formalite ica­bı, kanuni sınırların altında aldılar.

Köyün Ermenilerinden bir kereye mahsus 300 somar (bir somar 8 puttur) toplayıp okula doldurdular, askerî ihtiyaçlara ayıracakları yerde, ihtiyaç sahibi olarak, köyün Türklerine dağıttılar. Halbuki onlar da bizim kadar varlıklıydı.

1914-15 Aralık-Ocak aylarında, firari asker arama bahanesiyle kor­kunç baskı başladı. Kaçakların olduğu doğrudur, fakat Türklerle kıyas­landığında daha azdı ve Ermeni kaçaklar, askerî görevlilerin ayrımcı yaklaşımlarının ürünüydü. Lâkin Türklere yönelik baskı yoktu, Türklerin sadece firarilerine dokunuyor veya takip ediyor, halbuki Ermenilerin firari askerleri nedeniyle, onların uzak ve yakın akrabaları haricinde, bir de aynı köyden olanlar, papaz, muhtar vs. anlatılmaz eziyetlere maruz kalıyordu.

O dönemde gerçekleştirilen baskılardan birkaç örnek: Asker kaçağı arama bahanesiyle jandarma ve çeteler köye doluyordu. Çetelerin lideri Narimanlı Süleyman Beg ve Tortumlu Tosun Beg’di.

Aralık ayında, asker kaçağı aramak için köye geldiler ve Papaz Yep- rem Norhatyan’ın 15 yaşındaki güzel kızını kaçırmak istediler. Papaz engel olmak için deli gibi yetişti, oracıkta kurşunladılar ve kızı, Mama- hatun’un karşısındaki kayalıklara götürdüler. 5-6 gün acımasızca tecavüz edildikten sonra, cesedi kayaların arasında bulundu. Korkunç bir tecavü­zün kurbanı olduğu belliydi.

Ondan sonra Grigor Poğosyan’ın 18 yaşındaki kızını götürdüler. Türkler ricat ederken onu yanlarında götürdü. Babası ise orduda askerî görevini yerine getirmekteydi.

Harutyun Sargisyan’ın Aprank köyüne gelin gitmiş olan kızını o gün­lerde kaçırdılar ve her türlü tecavüzden sonra, Türklerin ricatında yanla­rında götürdüler.

Asker kaçağı bulmak için yapılan aramalar sırasında gündüz gözüyle ve herkesin önünde Khaço Siroyan’ın gelinine, Hakob Ter Nikoğosyan’ın gelinine, Nişan Karapetyan’ın gelinine, Tatos Mısloyikyan’ın gelinine, Gabriel Sargisyan’ın reşit olmayan kızına, Ginos Galustyan’ın gelinine, Tatos Arakelyan’ın reşit olmayan kızına tecavüz ettiler. Khaço Simonyan’ın karısına kocasının gözleri önünde tecavüz ettiler ve kocasını, zorla karısının tecavüzünü seyretmeye mecbur ettiler.

Sözde firarilerin suç ortağı olma suçlamasıyla Ğukas Sarkisyan’ı, Hovhannes Khaçoyan’ı, Küreğ Hayrapetyan’ı, Sahak Hayrapetyan’ı, Tatos Arakelyan’ı, Grigor Baloyan’ı, Poğik Piloyan’ı, Karapet Simon- yan’ı, Minas Poğosyan’ı ve Poğos Khaçoyan’ı birkaç gün içinde çeşitli işkencelerden geçirip öldürdüler. Bundan sonra, belirtilen olaylar, tehcire kadar devam etti. Artık kaçırma ve çetelerle jandarmaların yağmasından konuşmayacağız.

O sürede ben zaten askere çağrıldım ve yol yapımında çalışan bir­liğime katılmaya gittim. Ermeni askerler silahsızlandırılmıştı ve yol yapımında çalışıyordu. Benim askere gitmemin ardından, 18 Mayıs’ta, köy halkını tehcir edip nehrin kuzey kıyısına geçirerek katliama başlar­lar. Biz de az ötede, bir dağın yamacında çalışıyor ve katliama şahitlik ediyorduk; karılarımızın ve çocuklarımızın kılıçtan geçirildiğini biliyor, ama yardım etmeye gücümüz yetmiyordu. Erkeklerin hepsi katledildi. Kadın ve çocuklardan geriye kalanları Yerzmka yönüne sürdüler. Kütür Köprüsü’ne henüz varmışken, köprüyü iki taraftan tutup onları katlet­meye ve nehre dökmeye başladılar, birçokları ise kendi kendilerini neh­re attı.

Bu olaylardan iki gün önce, Erzurum Ovası’nın halkı gelip Mamak- hatun’a geçti. Yerzınka’ya bir verst dahi kalmadan, köprüden itibaren su değirmenlerine kadar korkunç bir katliam başladı. Kervan 1.500 hane­den oluşuyordu. Büyük bir kısmı katledildi, kalan birkaç kırıntıyı Yerzınka’ya sürdüler.

Bizi, kardeşlerimiz için mezar açmaya ve onların içine ölü veya ya­ralıları doldurup üzerlerini örtmeye zorladılar. Öyle de yaptık. Toprağı örttükten sonra, sağ kalanların hareketlerinden toprak yukarı kalkıyordu.

Onların katledilmelerinden önce soygun ve tecavüz başladı. Uzun boylu bir kadını fark ettiler, tecavüz etmek için başındaki eşarbı yırttıkla­rında, altından bir papaz çıktı. Öldürecekken, gelini üzerine kapaklandı, gelinini tutup soydular ve papazın yanma yatırıp onlarca kere tecavüz ettikten sonra hem papazı, hem de gelinini boğazladılar.

Böyle aleni tecavüzlerin haddi hesabı yoktu.

Benzer korkunç sahnelere dayanamayıp kaçarak tanıdık Kürtlere sığındım ve 4 ay kaldım. Burada da açlığa dayanamayıp, tekrar gelip birliğime katıldım, Erzurum’un ele geçirilmesine kadar. Daha sonra, yol yapımında çalışan Ermeni askerlerden geriye kalanları bağlayıp, ben de dahil olmak üzere, Kütür Köprüsü’ne götürüyorlardı. Bizi katledecekleri­ni bildiğimiz için, 10 arkadaşla birlikte kaçtık. 9’u öldürüldü, sadece ben kurtuldum ve Trabzon’a gidip, Rus ordusunun gelişine kadar Rumlara sığındım.

Tercan’ın Ğumlar köyünden Hovhannes Markosyan [Kaleme alan: Amatuni]

E MA, fon 227, liste 1, dosya 460, yapraklar 19-22, orijinal, el yazısı.