‘Rüzgarın Hatıraları’nda yüzyıllık zorbalık

Yönetmenliğini Özcan Alper’in yaptığı ‘Rüzgarın Hatıraları’ filmi seyirci ile buluştu. ‘Sonbahar’ ve ‘Gelecek Uzun Sürer’ filmleriyle yönetmenlik koltuğuna oturan Alper, son filminde 1940’ların Türkiye’sinde yaşayan Ermeni ressam ve yazar Aram Pehlivanyan’ın hikayesine odaklanıyor. Alper, Nazi Almanyası ile işbirliği halindeki 1940’lar dönemi Türkiyesi’nde hayatta kalmaya çalışan Ermeni ressam ve yazar Aram’ın hikayesinin ötesinde, Türkiye’deki zorba rejimin karakterini anlatmaya çalışırken, aynı zamanda bellekte oluşturuyor. Filmin hikayesinden bazı bölümleri anlatan Alper, hikayenin filmin ana karakteri Aram’ın İstanbul’dan kaçmasıyla başladığını söyleyerek, “Kendi içinde toplumsal travmalar ve bunlarla yüzleşmek için bir bellek oluşturan bu temalar etrafında ilerleyen film, aslında bir taraftan da üçlü bir aşk hikayesi içerisinde ilerliyor. Film Aram’ın, İstanbul’dan kaçmak zorunda kalmasıyla başlıyor. Ama bu kaçış onun hayatındaki bir sürü üzerini örttüğü, geçmişiyle de tekrar yüzleşmesini gerektiriyor. Film işte o dönemin Sovyet sınırındaki bir dağ köyündeki sıkışma ve kaçışla ilgili” dedi.

‘Geçmiş asla geçmiş değildir’

Nobel ödüllü yazar William Faulkner’in “Geçmiş asla geçmiş değildir” sözüyle başlayan filmin, toplumsal barış isteyen entelektüellerin geçmişine ışık tuttuğunu söyleyen Alper, “Türkiye’deki, travmalar, toplumsal ve yüzleşme meseleleri yüz yıldır devam etmekte. Tam tersine kronikleşmiş. Bu durum hiç te geçmiş değil, tam tersine geleceğimizi ilgilendiren bir durum. Son altı ayı bile düşününce maalesef otoriter rejimlerdeki entelektüellerin özgürlük ve demokrasi arayışları, toplumsal barış isteyen entelektüellerin hayatta kalma mücadelesi aynı zamanda… Film, bu yüzden bir geçmiş dönem filminden ziyade, bugüne referansları olan özellik taşıyor.  Filmi ‘Geçmiş asla geçmiş değildir’ sözüyle  başlatmamın nedeni bu” dedi.

‘Yüzleşilseydi karanlık biterdi’

Filmin baş karakteri Aram’ın yaşamının Sabahattin Ali, Nazım Hikmet ve Walter Benjamin gibi aydınların yaşamından izler taşıdığını dile getiren Alper, 1915 Ermeni Soykırımı’nı hatırlatarak, “Türkiye’de 1915 konuşulabilseydi, üstü örtülmeseydi, toplum kendi karanlık geçmişi ile yüzleşseydi, şimdi Türkiye’de Kürt meselesi çok daha farklı bir yerde olurdu. Farklı bir şekilde tartışılmış ve çözülmüş olurdu” diye konuştu.

Kişisel ve toplumsal bellek

“Rüzgarın Hatıraları” filminin hem kişisel hem de toplumsal bellekle ilgili mesajlar taşıdığını ifade eden Alper, “Özellikle de büyük toplumsal travmaların yaşandığı durumlarda, bunu anlatmak, tanıklık etmek çok kolay olmuyor” diye konuştu.

Alper, “Yok saymaya yok edilmeye karşı bir direnç var Kürdistan da. O yüzden tabi ki kendi yaşadıkları travmalar, 30 yıldır süren savaş var. Film bu meselelerin yüzyıla yayıldığı ve nasıl çözülmesi gerektiğine dair ipuçları taşıyan bir film, bunu bir birey üzerinden anlatıyoruz” sözleriyle, filmin Kürdistan’da yaşananları da anlattığını söyledi.

Kaynak: Yeni Özgür Politika