İstanbul’da yaşayan Murat Aluçlu, 1915’teki Ermeni Soykırımı’nın “Ermeni toplumuna yaşattığı acılarla yüzleşmek için” 24 Nisan’da bisikletiyle dünya turuna çıktı. Aluçlu, 1915 öncesinde Ermenilerin yaşadığı, daha sonra babasının dünyaya geldiği ve şu an harabe durumda bulunan Sivas Hafik-Koşutdere köyündeki evden sembolik olarak taş alacak. Aluçlu, aldığı taş ya da taşlarla birlikte; Dersim’den Ermenistan’a, Kamboçya’dan Şili’ye dek,Türkiye ve dünyanın neredeyse tamamını bisikletiyle katedecek. Aluçlu, “Geçmişteki acılarla yüzleşmek” için bu yolculuğa çıkıyor. 24 Nisan tarihini seçmesi ise tesadüf değil. “Babamın evinden alacağım taş, benim için göçün, gidenlerin, öldürülenlerin, yolda kalanların, evini bırakmak zorunda olanların acısını temsil ediyor” diyor Aluçlu.
Murat Aluçlu, yolculuğun kendisi adına önemini, dikkati çekmek istediği “tarihle yüzleşmek” meselesini ve rotasını Evrensel’e anlattı.
Elif Sönmez: Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Murat Aluçlu: Benim ismim Türkçede Murat, Ermenicede Murad, Kürtçede Murado. İstanbul’da bir bisikletliyim. Bisikleti çoğunlukla gezmek ve ulaşım için ya da gerektiğinde ‘isyan bayrağım’ gibi kollarımla havaya kaldırıp haksızlığı protesto etmek için kullandım. Bisikleti, duygularımı dışa vurmaya yarayan bir araç haline dönüştürdüm.
Sizi yola çıkmaya motive eden ‘şey’ ne idi?
2013’te İstanbul’dan Sivas’a iki haftalık bir bisikletli yolculuk sonunda, babamın doğduğu köy olan Sivas Hafik-Koşutdere köyüne vardım. Bu yolculuğun nedeni hiç görmediğim babaannemin ve dedemin mezarını ziyaret etmekti. Belki de o sene o köyde dedemden ve ninemden önceki nesilleri de ziyaret etmiş oldum. Babamın doğduğu evin -ki harabe şeklinde- kalıntılarını gördüm. Bu evin, 1915’ten önce Ermenilere ait olduğunu söylerdi babam. Babamın dayısı bana, babasının ona tam köyün karşısındaki tepeden Sivas’a doğru Ermeni komşularının arkalarına baka baka gittiklerini anlattığını anlattı. Sonra ekledi: ‘Çünkü öldürüleceklerini biliyorlardı!’
Yolculuğunuz boyunca nasıl bir rota çizeceksiniz?
İstanbul’dan başlayıp 1 Mayıs’ta Ankara’da olmayı düşünüyorum. Babamın doğduğu evden bir taş almak için Sivas’a, Sivas’tan Güneydoğu’ya; Dersim ile Diyarbakır ve Mardin gibi ablukadaki kentlere gitmek istiyorum. Daha sonra Asya’da Gürcistan, Ermenistan, İran, Pakistan, Hindistan, Bangladeş, Myanmar, Tayland ve Kamboçya’ya; buradan ABD’ye ve oradan aşağıya, güneye doğru Orta Amerika ülkeleri Meksika, Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua, Kosta Rika, Panama, Kolombiya, Ekvador, Peru, Şili, Arjantin ve Uruguay’a giderek yolculuğumu tamamlamayı umut ediyorum. Bunun için zaman sınırım yok.
ANLAMAK ÇÖZMEYE YETMEZ, HİKAYENİ DİNLEMEYE GİDİYORUM
Babanızın doğduğu evden taş alacaksınız. O evdeki taş sizin için ne anlam taşıyor?
Daha önce Ermeni birinin sahip olduğu, yıllar sonra babamın doğduğu bu evden taşıyabildiğim kadar taş alacağım. Bu taş, benim için göçün, gidenlerin, öldürülenlerin, yolda kalanların, evini bırakmak zorunda olanların acısını temsil ediyor. Dünyanın çevresinde bisikletimle acımı onurla sırtlayıp taşırken diğer yandan gittiğim ülkelerde o coğrafyanın ve insanının acılarına birebir ortak olmak istiyorum.
‘Ben nerden bileyim Guatemala’daki insanlar ne yaşıyor…’ Tam olarak öyle değil. Bir acıyı anlamak için konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Gözler, umut, sefalet, kimlik, göç, baskı, sömürü… Benim babam çalışmıyor mu, prosedür icabı 10 metrelik bir brandaya ‘Bu işyeri güvenlidir’ yazılı bir fabrikada! 10 yaşındaki arkadaşım 1 lira ‘kapacak’ diye düğün arabasının altında ezilmiyor mu! Annemin gencecik yaşta evlendirilip hayatında hiç aşık olmadığını düşünmüyor muyum! Sanırım konuşmaya çalıştığım bu dil. Bu dil beni yola çıkaran. Bu dil Guatemala’ya beni çeken. Çünkü biliyorum ; ‘Anlamak çözmeye yetmez.’ Senin hikayeni görmeye, senle beraber tatmaya geliyorum.
Yüzleşmek ve ‘tarihle hesaplaşmak’ geçmişe dönük bir olgu. Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi ise gelecekle ilgili. Siz de kişisel meselenizi baz alarak çıkacağınız bu yolculuğunuzu tam da böyle bir zeminde gerçekleştireceksiniz. Yaşayacağınız bu deneyim size neler hissettiriyor?
Bisiklet kendimi ifade edebildiğim tek dil. Bedenimi onun üzerinde yormak istiyorum. Taşın ağırlığıyla beraber bisikletimi sürerken duygularımı merak ediyorum… 10 kilometrelik yokuşun sonunda birbirimize küfür mü edeceğiz… Ben çok yorulup herhangi bir yerde onu bir ağacın dibine yaslayıp bırakacak mıyım… Yoksa bana söylenecek mi, bu yaşlı halimle niye beni ta buralara kadar getirdin diye… Ya da çok sıkı iki yol arkadaşı mı olacağız…
ACILARI SIRTLAYIP BERABER BİSİKLETE BİNEBİLİRİZ…
‘Türkiyelilerin tarihleriyle yüzleşmesi’ konusuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
17-18 yaşında ergen bir milliyetçiydim… Etrafında her gün ‘Ermeni’ kelimesi küfür diye kullanılırken, Kürt komşusunun yüzüne gülüp, arkasından ‘terörist’ diye saydırırlarken, çocuklar okulda her gün milliyetçi-muhafazakar derslerle yetiştirilirken, ben iletişim fakültesi okumadan önce ana akım medyanın bu kadar leş koktuğunu bilmeden izlerken ya ne olacaktım? Neyse ki ben o zehri akıttım, akıtmaya da devam ediyorum arkadaşım.
Türkiye’de insanlar ‘soykırım’ kelimesi geçtiği yerde tedirginleşiyor. ‘Soykırım’ demek istemiyor. Ya inkar ediyor ya da ‘Bir karış toprak vermeyiz,’ diyor ya da’ onlar da bizi öldürdü,’ diyor. Onlar kim, biz kim bilmiyorum… Her şey o kadar çok karışmış ki… Ama bence asıl mesele şu: Ne dersen de ya da demek istemiyorsan da deme… Kelimeler umurumda değil. Biz, tüm dünyanın çektiği acıları onurla sırtlayıp taşıyabiliriz. Beraber yaşayabiliriz. Beraber bisiklete binebiliriz…
YOLCULUĞUNU SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞACAK
İSTANBUL’dan başlayarak dünyanın birçok ülkesini yanındaki ‘acısıyla’ pedallayacak olan Murat Aluçlu, bu deneyimini sosyal medya hesaplarından da paylaşacak. Yolculuğunu “Honoring the Stone – Cycle Around the World” üst başlığıyla tanımlayan Aluçlu, deneyimlerini aynı adla açtığı facebook, twitter ve instagram hesaplarından aktaracak. Ayrıca, honoringthestone.wordpress.com adlı bir blog yazacak.
Efe SÖNMEZ
Kaynak: Evrensel.net