Soykırımın 100’üncü yılında panel

Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AvEG-KON), Ermeni Soykırımı’nın 100’ün yıldönümü vesilesiyle önceki gün Almanya’nın Köln kentinde bir panel düzenledi.

“100’üncü Yılında Ermeni Soykırımı ve Devrimci Hareket Gerçeğiyle Yüzeşiyor” konulu panele, aktivist ve gazeteci İbrahim Çiçek, Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) Temsilcisi Nazaret Vartanoğlu ve HDP seçim çalışmaları içinde yer alan Ermeni Kadın Platformu kurucu üyesi Kayuş Çalıkman Gavrilov konuşmacı olarak katıldı.

İlk olarak Ermeni Soykırımı’nın kurbanları anıldı ve soykırım ile ilgili bir sunum yapıldı. Türkiye devrimci hareketinin Ermeni Soykırımı karşısındaki, ilgisizliğine dikkat çeklildi ve bu konuda devrimci haretlerin de yüzleşmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

Panelde ilk konuşmacı Nazaret Vartanoğlu, 24 Nisan’ın Ermeni Soykırımı’nın başlatıldığı gün olması dolayısıyla Ermeniler için özel ve kara bir gün olduğunu belirtti. İttihat Terraki’nin önce Ermeni aydınlarını tutukladığını ve ölüm yolculuğuna çıkardığını hatırlattı. Böylece önce Ermeni halkının dili kesildiğini ve gözüne mil çekildiğini söyledi. Devlet aydınları yok etmekle, Ermenilerin sesini yükseltmesi, örgütlenmesi ve direnme imkanları ortadan kaldırdığını ifade etti. Bu yöntemle daha rahat soykırımına giriştiğini belirtti.

Ermeni halkının direnişini kırmak için aydınların tutuklandığını ve idam edildiklerini, katledilemeyenlerin ise Rusya, Suriye, Avrupa, Amerika ve Türkiye’nin değişik bölgelerine tecir yolunda sürgün edildiklerini ifade etti.

Vartanoğlu, Türkiye’nin değişik bölgelerine sürgün edilen Ermenilerin kendilerini ise kendilerini gizledikleri, Agos gazetesinin yayına başlamasıyla birlikte, kendini gizleme ruh halinin kırıldığını söyledi. Vartanoğlu, Türk devletinin bu durumda rahatsız olduğunu ve Hrant’ı bu yüzde katletiğini söyledi. Hrant’ı katletmekle Ermeni halkına gözdağı vermek istediğini belirtti.

Hiçbir haklı gerekçe olamaz

Kayuş Çalıkman Gavrilov ise, 1909’da Adana’da Klikya Katliamı ile binlerce Ermenin katledildiğini ve 24 Nisan 1915 Soykırımının ilk adımlarının buradan atıldığını belirtti. Soykırımının günümüzde bir şekilde devam ettiğini söyleyen Gavrilov, Hrant Dink’in katledilmesini, askerlik yaparken Ermeni bir gencin şüpheli ölümünü örnek gösterdi. Nedeni ne olursa olsun, bir halkın yok edilmesinin haklı bir gerekçesinin olmayacağını söyleyen Gavrilov, Ermeni Soykırımı’nın esas sorumlusu devlet olduğunu vurguladı.

İbrahim Çiçek de, bir sosyalist olarak ilk kez bu başlıkla bir toplantı düzenlendiğini hatırlatarak konuşmasına başladı ve Ermeni Soykırımı’nın Cumhuriyet’in eseri olduğunu belirtti. Çiçek, devrimcilerin ve sosyalist hareketin Ermeni Soykırımı’na karşı ilgisizliğini de eleştirdi.

Çiçek; 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başında, toplumun derinliklerinden gelen bir “toplumsal yüzleşme eğilimi” sosyal, kültürel ve siyasal bir eğilim olarak kendini gösterdiğini, bu eğilimin oluşmasında devrimci hareketin dolaysız çabalarının rolünün sınırlı olduğunu kaydetti. Devrimcilerin bu gerçekliği görmesinde Kürdistan’da ulusal demokratik hareketin atılımının rolünün büyük olduğunu hatırlattı. Çiçek, demokratik Alevi hareketinin gelişimini de buna eklemek gerektiğini ifade etti.

Yüzleşme kaçınılmaz

Çiçek, Sovyetlerin dağılması ve Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte, Ermeni Soykırımı’nın tekrar gündeme geldiğine, bunda ise dünyanın dört tarafına yayılmış diasporanın etkili olduğuna vurgu yaptı. 1990’larda Hrant Dink ve Agos gazetesi çevresinde oluşan ulusal demokratik Ermeni hareketinin-Yeni Ermeni aydınlanmasının rolünün altını çizen Çiçek, Hrant’ın katledilmesinin yarattığı bilinç sıçraması ve aydınlanmayı hızlandırdığını söyledi.

Uluslararası koşullar değiştiğini belirten Çiçek, Emperyalist küreselleşmenin dünyanın ekonomik, sosyal ve siyasal çehresini değiştirdiğini, dün bastırılan gizlenen bir çok sorunun artık bastırılması, gizlenmesi yeni koşullardan kaynaklı imkansız hale geldiğini vurguladı.

Çiçek şunları söyledi: “Türk burjuvazisi ve devlet yüzleşemek zorunda. Aynı zamanda Türk halkı ve emekçileri de. Peki, Türkiyeli devrimciler, ilericiler bu yüzleşme zorunluluğunun neresinde duruyorlar? Mesela kimi devrimci ilerici çevreler, sosyalizm iddialı yapılar “Ermenilerden özür dileme” kampanyasında gerekli ve doğru tavrı alabildiler mi? Almadılarsa neden? Bunu bir tesadüf sayabilir miyiz? Bu soruların da işaret ettiği gibi sosyalistler, devrimciler, ilericiler, Ermeni sorunu ve soykırım gerçeği ile nasıl ilişkilendiklerini, 30 yıllık tarihleri ile yüzleşerek ortaya koymak ve mutlaka kendileri ile hesaplaşmak zorundadır. Bu ihmal edilmez ve kaçınılmaz bir zorunluluktur.”

Konuşmasının devamında kapsamlı olarak devrimci sol hareketlere eleştiriye devam eden Çiçek, ezen ulusun devrimcileri olarak halklara karşı sorumlu olduklarını hatırlattı.

Devrimcilerin, sosyalistlerin, işçilere-emekçilere, halkalarımıza Ermeni Soykırımını anlatıp teşhir edemedilerini ifade eden Çiçek, “Türk milliyetçiliğiyle, evet ırkçı Türk milliyetçiliği ile Ermeni Soykırımı üzerinden mücadeleye girememişlerdir” dedi.

Kaynak: Özgür Politika