Korkunç bir cinayet ve ardından yükselen toplumsal tepkiye karşı yine aynı toplumun başka fertlerinin “milliyetçi duyarlılıklarını” sergiledikleri bir süreçten geçiyoruz. Milliyetçi duygularla hareket edenlerin arkasına sığındıkları argümanların “hassasiyet” ile ilgili kısımlarını geçip, daha büyük analizlere rağbet edenlere, kendi tarih algılarının matrisine -elbette devlet eliyle imal edilmiş tarih endoktrinasyonunu da hesaba katarak- baktığımızda 1960’lar ve 1970’ler boyunca solun tarih analizi olarak ürettiği, Batı’yı, Milli Mücadele’yi ve dönemin havasını “çözme”ye yarayan “anti-emperyalizm”in izlerine rastlamak insanı ürkütüyor.…