Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları’nda Ermeniler hakkında yazılanları aktardığımda birçok insan, “peki Ermenistan’da ders kitaplarında durum ne”, biçiminde sorular sordu. Gerçekten de acaba Ermeni ders kitaplarında 1915 nasıl anlatılıyor ve bu bağlamda nasıl bir Türk imajı çiziliyordu?
Ben de merak ettim ve Ermenistan’dan bir kaç dosttan rica ettim ve sağ olsunlar konunun ele alındığını söyledikleri 8 ve 11’inci sınıf ders kitaplarından ilgili sayfaları yolladılar.
Meselenin hassasiyetini ve önemini bilen Hayko Panosyan ilgili bölümleri çevirdi; çevirmediği kısımların içeriğini anlattı; ona teşekkürü bir borç bilirim.
Ermeni Tarih Kitabı’nda 1915 konusunda yazılanları aktarmadan önce iki önemli hususun altını çizmek istiyorum. İkinci husus gelecek yazının konusu olsun.
Birinci husus şu: Ders kitaplarında Ermeniler hakkında yazılanlar hâlâ orada duruyor. 100’e yakın aydının açık çağrısına rağmen, hükümetten en küçük bir açıklama gelmedi.
Ben bu sessizliği, hükümetin bu kitaplardan memnun olduğu biçiminde yorumluyorum.
Demek ki, hükümete göre, Ermeniler Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehditlerin başında gelmektedir. Ve ders kitaplarında Nazileri aratmayacak ırkçı ve nefret söyleminin yer almasında hiçbir mahsur yoktur.
Ama aynı hükümet alışılmış reflekslerle ABD elçisini Dışişleri’ne çağırıp, esip- kükremeyi ihmal etmemiş! Eğer ABD soykırım konusunda adım atarsaymış, ilişkilerimiz bozulurmuş…
Artık kabak tadı veren bu tehditlerin boş ve geçersiz olduğunu iddia edecek değilim. İşe yaradığı kesin.
Asıl problem ABD’nin gereksiz korkaklığı. Eğer soykırım konusunda ufak bir adım atarsa sorunun çözülmesine büyük katkı yapacağının ya farkında değil; ya da farkında ama sorunun çözülmesini istemiyor.
Sanki sorunu çözümüne katkı yapmak yerine, konuyu Türkiye’ye yönelik sürekli bir tehdit olarak kullanmayı tercih ediyor.
ABD’nin yasama veya yürütme kanalıyla 1915’i soykırım olarak tanımlamasının Ermeni sorununun çözümüne devasa katkı yapacağı fikrim şaşırtıcı gelebilir.
Biliyorum, Türkiye’de Ermeni sorununda dışarıdan gelen her türlü baskıya kötü gözle bakılır. Liberal arkadaşlarımda bile “Batı parlamentolarında alınan soykırım kararlarına” karşı derin bir itiraz vardır. Söylediklerinin özeti, mesele parlamentoların karar vereceği bir şey değildir; bu kararlar sorun çözmez ve ama daha da kötüleştirir!
Oysa ABD açısından dananın kuyruğu hiç de öyle değil! Bu husus ayrı bir yazı konusu ama meraklısı için bir ipucu vereyim: İsviçre bankalarındaki, Naziler tarafından yatırılmış Yahudi altınlarının akıbetinin ne olduğuna ve meselenin nasıl çözüldüğüne yakından bakın!
Birinci notu şöyle kapatayım: Ders Kitapları konusunda Türkiye’nin başı çok ağrıyabilir.
2015 yılı nedeniyle, dünyanın hemen her köşesinde bir dizi faaliyetler olacak. Toplantılar, yürüyüşler düzenlenecek; soykırımın tanınması talepleri dile getirilecek.
Kimi Batı ülkesi vicdanî nedenlerle, kimisi Türkiye’ye karşı kullanabilecekleri bir başka koz daha yakalamış olmanın fırsatını kaçırmamak için bu tür faaliyetlere destek verecek.
Sonuçta muhtemel herkesin konuştuğu yanına kalacak ve 2016’ya bakılacak ama Türkiye, alışılmış reflekslerle ABD ve Batı ülkelerini tehdit edeceğine, bu ders kitaplarının her fırsatta önüne konacağını bilerek, konu hakkında adım atsa çok daha iyi yapar. En azından üzerindeki baskıyı biraz olsa hafifletmiş olur.
Ben kendi adıma her platformda ders kitapları konusunu gündeme getireceğim. Bu konuda Türkiye’ye baskı uygulanması çağrısında bulunacağım. Çünkü Nazi dönemini andıran ifadelerin benim ülkemin ders kitaplarında yer almasını ne ülkeme ne de Türkiye insanına yakıştırıyorum!
Kaynak: Taraf.com.tr