Ali Çatakçın: İhanet ve soykırım

Erdoğan

Amediye’ye ilk Türk üssü kurulduktan bu yana, TSK’nin Irak’ta PKK’ye yönelik operasyonları, Kürt dünyasında, ‘’KDP ile Türkiye arasında gizli bir planın olup olmadığı’’ sorusuna tartışma konusu. Böyle bir plan var mı? Evet böyle bir plan var. Bu tartışmaya zemin sunan önemli gerekçeler de mevcuttur. Böyle bir planın varlığı, Türk devletinin Güneydeki üs alanlarını 2003 yılına göre iki katına çıkarması, askeri operasyonların istihbarat çalışmalarını KDP ile birlikte yürütmesi, Neçirvan Barzani’nin 4 Eylül Türkiye’ye yaptığı resmi ziyareti sonrası Türkiye Dışişleri Bakanı M. Çavuşoğlu’nun Twitter hesabından, “IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ve beraberindeki heyeti konuk ettik. PKK ile ortak mücadele başta olmak üzere ilişkilerimizi ele aldık’’ tarzındaki açıklamasıyla, en azında Türk tarafının resmi ağzından teyit edilmiş oldu.

Erdoğan başkanlığında, 2014 yılında toplanan Mili Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarını, KDP ile varılan gizli anlaşmanın sonucu olarak görmek gerekir.

Erdoğan ve Neçirvan arasında varılan bu anlaşmanın Kürdistan’ın kuzeyine ilk faturası barış sürecinin bitirilmesi, imha hedefli fiziki ve siyasi soykırım operasyonlarının başlatılması oldu.

KDP ve Türkiye arasındaki ilişkilerin Kürt soykırımı pahasına bir ilişki olduğu, 2014 yılında varılan gizli anlaşmanın ayrıntılarında saklı.

Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesi’nde PKK’ye yönelik 16 Haziran’da “Pençe-Kaplan” adı altında başlattığı operasyonu, varılan bu anlaşmada alınan kararların uygulanması olarak görmek gerekir. Savaş uçakları ve SİHA’ların havadan desteği ile sürdürülen operasyonun yer bilgileri, yerel kaynaklara göre, Neçirvan’a bağlı istihbarat birimleri tarafından sağlanıyor.

Türk devletinin 11 Ağustos günü Sidekan nahiyesinde düzenlediği SİHA saldırısında, Irak ordusuna bağlı 3’üncü Tugay Komutanı Zübeyir Hali Taceddin ve sınır birliklerine bağlı 2’nci Alay Komutanı Muhammed Reşid Süleyman ile bir asker yaşamını yitirmiş, Irak ordusu komutanlarından Hüsameddin Abdurrahman Hasan ise yaralanmıştı.

Irak Parlamentosu Savunma ve Asayiş Kurulu, aralarındaki güvenlik antlaşmasını ihlal eden Türkiye’yi 15 kilometreye kadar Irak topraklarını “işgal etmek” ile suçlayan bir açıklama yapmıştı. Kürdistan Bölgesi yönetimi ise, operasyonlar nedeniyle PKK’yi suçladı.

Bu açıklamasıyla, KDP bir Kürt partisinden çok, Türk devletinin Kürtlere karşı yürüttüğü özel savaşın bir parçası, bir kolu, Güneydeki ileri karakolu konumuna düştü.

Neçirvan Barzanin’in 4 Eylül günü Ankara ziyaretinde Şengal’e yönelik işgal planı hakkında görüşüldüğü kesindir.

Türk devletinin KDP ile beraber Şengal’e saldırma planına Irak hükümetini de ortak ettiği görülüyor.

Irak hükümetiyle bu iş birliğine varmak için hangi pazarlıklar, hangi karşılıklı tavizler verildi bilmiyorum. İki nokta oldukça net: Bir, egemen güçlerin bölgedeki politik denge durumu söz konusu olduğunda, birinci koz Kürtlerdir. İki, Irak yönetimi içinde ABD gizli istihbaratı gibi hareket eden politikacıların varlığı sır değil. Süleymani suikastına kadar gerilere giden bu planın aktörleri yine devrede. Ama görülen ve açık olan şu ki, yapılan her pazarlığın taviz malzemesi Kürtlerin haklarıdır.

Türk devleti, Kürtlerin herhangi bir hak ve statüye kavuşmasına müsaade etmeme politikasına, KDP üzerinden BM ve Irak hükümetini de dahil etmiş bulunuyor.

Şengal’e karşı gerçekleştirilecek yeniden işgal hareketinin direkt Türk devleti tarafından mı, yoksa KDP ve Irak devleti tarafından mı gerçekleştireceği artık bir teferruattır. Altı çizilmesi gereken nokta şu: Türk devleti, Başur ve Rojava’da el altında tuttuğu çeteleri, 2014 senaryosunda olduğu gibi, Kürdistan’ın her alanında Kürt özgürlük mücadelesine karşı kullanacaktır. KDP artık bu işin Kürtler içindeki ayağı durumunda.

Kürt imhasını hedefleyen bu planda, KDP Türk devleti ile Irak hükümeti arasında Türk devlet sözcülüğü ve Türk özel savaşının güneydeki istihbarat birimi görevini üstlenmiştir. Bu resimde kafa bulanıklığına yol açan BM’nin resmi.

DAİŞ denen tecavüzcü çete örgütü ele alınırken, Türk devletinin bu insanlık belasına babalık ilişkisi, Katar ve Suudilerin finansörlüğü, ABD, AB, Rusya ve BM bünyesindeki güçlerin seyirci kalması, KDP’nin Türk devleti denetimindeki DAİŞ’e Şengali hangi gizli hesaplar uğruna savunmasız teslim ettiğini sorgulamadan, KDP ve Irak yönetiminin, sözde ‘BM’ inisiyatifiyle aldığı ortak kararı anlamak zor olacaktır.

BM, Irak rejimi ve KDP’nin ortak kararı olarak deklare edilen bu karar, esasında bir ABD kararıdır. Türk devletinin Efrin’i işgali, İdlib kontrolü de bölgedeki iki gücün (ABD, Rusya) onayı ile mümkün olabilmişti.

ABD ve Rusya’nın Ortadoğu sahasında amansız bir hakimiyet yarışı söz konusu. Rusya, iki savaş jetinin vurulması sonucu oluşan gerilimli ortamı iyi değerlendirdi. Türkiye’yi S-400 hava savunma sistemi, doğal gaz boru hattı gibi önemli askeri ve ekonomik girişimlerle batı ekseninden uzaklaştırıp kendi oyun sahasına çekebildi.

Türkiye’nin AB, ABD, NATO ve bölgesel bütün güçlerle sorunlu olması, Yunanistan ve Ermenistan ile savaş hali, Rusya’nın, Türkiye’yi ABD, AB ve NATO eksenini dışına çıkarma politikasına zemin sunan gelişmeler.

Türk devletinin Suriye topraklarının bir bölümünü ilhak etmesi, buraları terörist grupların barınağı haline getirmesi, buradan Libya, Dağ Karabağ, AB ve ABD’ye terörist ihraç etmesini, Rusya ABD’nin BOP politikasını boşa çıkarmak ve kendi politikasını egemen kılmak için kullanıyor.

ABD, Türk devletinin Efrin işgaline, Rusya’dan S-400 savunma sisteminin satın almasını ve askeri ilişkilerin ilerlemesini engellemek için göz yumdu.

Rusya, gerek İdlib’in ilhakına, gerek Libya’ya terörist sevkiyatına ve gerekse Ermenistan’a karşı savaş ilan etmesine, Türkiye’nin AB ve ABD yakınlaşmasını engellemek için göz yumuyor. Fakat Kommersant’ta dün yayınlanan analiz liste, Ermenistan-Azerbaycan savaşının Türk devleti tarafından nasıl hazırlandığını, yer, zaman ve askeri ekipman sayısıyla veriyor. Bu tarz belge yayını, iki Rus jetinin vurulduğu dönemde yapılmıştı.

Orada da DAİŞ-Türk devlet işbirliği belgelerle verilmişti. Sonucunu hepimiz biliyoruz. Kabadayı(!) Erdoğan Putin’in elinde uysal bebeğe dönmüştü.

Şengal’e ilişkin BM şemsiyesi altında alınan bu kararın iki olası hedefi var: Bir bu tavizle, ABD Türk devletini Rusya’dan uzaklaştırmak için, Kürtlere saldırmasına ‘yeşil’ ışık yakıyor. İki, İran’ın Irak ve Suriye’ye uzanan koridorunu kapatmak istiyor. Şengal çevresinde yoğun Haştu Şabi birlikleri olduğu bilinir.

“Temizlenmesini’’ istedikleri saha, Irak’ın en huzurlu ve en demokratik sahası. Sorun huzursuzluğu, yada anti demokratik bir sistemi uzaklaştırma sorunu değil. Şengal’e yönelik alınan bu karar tamamen uluslararası egemen güçlerin, güç dengelerini yeniden düzenleme kararıdır.

KDP’nin bu oyundaki rolü ‘Koz’ niteliğinde dahi değil. Çok daha aşağılarda. KDP’ye Kürt dünyası içinde bir nevi muhbirlik rolü verilmiş. Bu rolün rejisörü ise Türk devleti.

Kaynak: ahvalnews.com