IŞİD 23 Şubat’tan beri Suriye, Irak, Türkiye sınır üçgeninde Suriye tarafında bulunan 35 Süryani köyüne saldırıyor. Amed Dicle ANF’de operasyonun askerî ayrıntılarının yanında IŞİD’in bu karşı saldırısının YPG’nin bölgeyi IŞİD’den temizlemek hedefiyle başlattığı operasyonda oyalamak ve zaman kazanmak olduğunu yazıyor. (http://firatajans.com/news/til-hemis-zaferi-dais-in-ikinci-buyuk-yenilgisi-amed-dicle) Tur Abdin Platformu ise IŞİD’in Kobani’nin intikamını almaya çalıştığını, keza Türkiye sınırındaki bu bölgenin ele geçirerek lojistik koridor açma hedefiyle hareket ettiğini belirtiliyor.
Son duruma göre IŞİD’in alıkoyduğu Süryaniler 300 civarındaydı. Gruba köyleri savunan 30 civarı korucu da dâhil. Formül hep aynı, erkekler katledilecek, kadın ve çocuklar esir olarak kullanılacak veya satılacak. Tur Abdin Platformu ve Mezopotamya Asuri- Keldan- Süryani- Arami Dayanışma Derneği 12 kişinin öldürüldüğünü, 4 kilisenin yakıldığını ve yaklaşık 2500-3000 Süryani’nin Haseke ve Kamışlı’ya kaçmak zorunda kaldığını haber ediyor.
Vatikan Radyosu’na konuşan Süryani Katolik episkeposu Jak Behnan Hindo Türkiye’nin, Haseke ve Kamışlı’da sıkışmış bulunan Süryanilere sığınma izni vermediğinden yakınıyordu. Nitekim bölgeden gelen haberler sınırın bu tarafına hendek kazıldığı, böylece iki taraflı geçişlerin engellenmek istendiği yönünde. Ne Süryaniler kaçabiliyor, ne buradan yardım gidebiliyor. Hükümet tıpkı Şengal ve Kobane’de olduğu gibi âdetine uygun biçimde IŞİD’in Süryanilere saldırısına bir kelam etmiyor. Aksine Habur suyunun vanalarını açarak Süryanileri zorda bırakarak bu karşı saldırıya dolaylı destek verdiği söyleniyor. Basında katliamlarda her zaman “unutulan” Süryanilerle ilgili son derece sınırlı bilgi ve haber var. Nurcan Baysal’ın T24’te ve Zeynep Tozduman’ın gomanweb’deki yazılarına ilâveten Tur Abdin Platformu ve Dayanışma Derneği’nin çağrıları mevcut ama ilgi gördükleri söylenemez. Son haberler de şurada: (http://t24.com.tr/haber/isidin-suryanilere-saldirisinda-son-durum-ne,289000)
Bugün saldırı altında bulunan Süryanilerin kökeni Hakkâri ve Şırnak. Başlarına gelen felâket en az yüzyıllık. Kürt aşiretlerin 19. yüzyıl ortasından itibaren Tur Abdin bölgesine daha kuzeyden girmeleri ve yerleşmeleri ile başlayan bir erime süreci bu. Müdahaleyi Osmanlı’nın çöküş dönemi keşmekeşi ve ardından uluslaşma çabasıyla birlikte düşününce bölgenin Hıristiyan unsurunun kat’iyen baş edemeyeceği bir koalisyonun varlığını görürsünüz. Bedirhan Bey ile başlayan, Beth Nahrin yani iki nehir Dicle ile Fırat arasında kalan medeniyet beşiği kadim ve bereketli toprakları ele geçirme harekâtları Bâb-ı Âli’nin onayıyla sürüp gider. Mülk daha o zamanlar el değiştirmeye başlar. Bölgenin Hıristiyan sakinleri İttihat Terakki hükümetlerinin hesaplı Gayrimüslim karşıtı politikalarıyla tamamen ötekileştirilirler. Bölgenin Hıristiyan nüfusunun yüzde 60’nın yokedildiği kıyamet boyutlarındaki 1915 soykırımları bu sürecin tepe noktasıdır. Şekillenen ulus tarifinde Hıristiyanlara manen ve maddeten yer yoktur.
Dışlanma, yaygın iddianın aksine Cumhuriyet sonrasında da geçerlidir. Hiçbir zaman eşit vatandaş olamadıkları gibi kıyım sürer. Okulları 1928’te kapatılır, Süryani Kilisesi Patriklik makamı 1932’de Humus’a taşınmak zorunda kalır. Yeni rejimin kanda boğduğu ilk başkaldırı 1924 Hakkâri Süryani/ Nasturi isyanıdır. Hakkâri’de bugün Nasturi kalmadı! Sürgün edildikleri Irak’taki ilk yerleşim yerleri Simera’da 1933’te, bu sefer Iraklı Müslüman Arapların katliam ve zulmüne maruz kalırlar. Ardından Suriye’ye geçerler ve şimdi terk etmek zorunda kaldıkları Habur Suyu kıyısına yerleşirler.
Süryaniler ve tüm kadim Hıristiyan unsurların hayat hakkı önce Türkiye’de reddedildi; sıra Irak ve Suriye’de.
Kaynak: Taraf.com.tr