Emek Partisi (EMEP) Genel Merkezi tarafından 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı’nın 102. yılı dolayısıyla yapılan açıklamada soykırım ve tehcirin bir tabu olarak gizlenemez halde olduğu ifade edilerek, “O halde bu yüz yıllık yaranın artık tedavi edilmesi ve halkların aynı muameleye maruz kalmaması için siyesi olarak gerekenler yapılmalı; demokrasi mücadelesi güçlendirilmelidir” diye ifade edildi.
“Ermeni halkının acısı bizim de acımızdır” başlığıyla yapılan yazılı açıklamada, “Öncelikle; 1915’te mağdur olanların kayıpları uluslararası hukukun gerekleri doğrultusunda giderilmelidir. Ermeni halkından özür dilenmeli, Türkiye’de güven ve eşitlik içinde yaşayacakları bir siyasi ortam sağlanmalıdır. İfadelerine de yer verildi.
EMEP tarafından yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
“Soykırımın ve milyonlarca Ermeni’nin tehcirinin üzerinden 102 yıl geçti. 102 yıl önce yaşanan “büyük felaket”in geride bıraktığı acı hala telafi edilmeden duruyor.
Ermeni soykırımı; din, mezhep ve milliyetlerin inkârı esasına dayalı tekçi ulus inşası sürecinde uygulanan zor yöntemlerinden ilkidir ve Cumhuriyet tarihi boyunca bu topraklarda yaşayan halklar şu veya bu şekilde bir terbiye sürecinden geçirilmeye çalışılmıştır. Bunun bedelleri ise bütün halk için son derece ağır olmuştur.
AKP Hükümeti iktidara ilk geldiği yıllarda pek çok vaatte bulunurken Ermeni sorununun çözümü konusunda da bir beklenti yarattı. Soykırımın 90. yılı yaklaşırken, Hükümet temsilcileri “Ermeni halkının acılarını” paylaştıklarını, Ermenistan ile ilişkilerin düzeltileceğini söylediler. Ancak bu vaatlerle ilgili hiçbir adım atılmadığı gibi, “tarihçiler konuyu araştırsın”dan bir milim öteye gidilmedi. Böylece tehcir ve soykırım bilinemez, kanıtlanamaz bir vaka olarak tozlu belge yığınlarının arasına gömülmeye devam edildi ve konu siyasal bir sorun olmaktan çıkarılmaya çalışıldı. Çünkü aslında AKP Hükümetinin doksan yıllık devlet politikasından vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Ermenilere tehditler devam ettiği gibi bu topraklarda yaşayan, çalışan yetmiş bin Ermeni’ye aba altından sopa gösterilmeye devam edildi. Sınır dışı edilme tehditleri dillendirildi. Bu arada soykırımdan söz eden tarihçiler vatan haini ilan edildi, emperyalistlerin ajanı olmakla itham edildi.
Bugün bir türlü sona erdirilemeyen, birkaç gencin milliyetçi duygularla işlediği münferit bir hadise derecesine indirilmeye çalışılan Hrant Dink cinayeti davası devletin Ermeni sorununa yaklaşımının bütün kodlarını taşımaktadır. Bu organize cinayetin gerçek failleri ve bunların arkasındaki güçler özenle sahneden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Ne var ki mızrak da çuvala sığmamaktadır.
Bugün soykırım ve tehcir bir tabu olarak gizlenemez halde. Bu katliamı siyasi nedenlerle, gerici ideolojilere bağlılıkları nedeniyle reddedenler dışındaki herkes 1915 yılında ne olduğunu az çok biliyor.
O halde bu yüz yıllık yaranın artık tedavi edilmesi ve halkların aynı muameleye maruz kalmaması için siyesi olarak gerekenler yapılmalı; demokrasi mücadelesi güçlendirilmelidir.
Öncelikle; 1915’te mağdur olanların kayıpları uluslararası hukukun gerekleri doğrultusunda giderilmelidir. Ermeni halkından özür dilenmeli, Türkiye’de güven ve eşitlik içinde yaşayacakları bir siyasi ortam sağlanmalıdır.
Halkların barış içinde bir arada yaşayabilmesi, zulüm politikalarının son bulması, eşitlik ve özgürlüğün kazanılması gerekir. Bu ise mevcut devlet anlayışının gözden geçirilerek, devletin bütün kurumlarıyla demokratikleştirilmesi anlamına gelir.
Aynı acıların tekrar yaşanmaması için sürdürdüğümüz demokrasi mücadelesini büyüteceğiz. Özgür ve kardeşçe bir hayat için herkesi bu mücadeleye güç vermeye çağırıyoruz.”
Kaynak: evrensel.net