Bu yazının yazıldığı gün, Hrant Dink’in katledildiği günün 8. yıldönümü…
Hrant Dink, toplumun yüzyıl geciken sorgulamasını bir Ermeni aydını olarak, mecbur kalıp hatırlatması nedeniyle katledildi.
Çünkü bu toplum, unutmaya ve kabullenmeye şartlandırılmış bir toplum; aynı zamanda suçun da ortağı…
Evet, Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir insanlık suçu üzerine kuruldu. 1915 soykırımını planlayan ve gerçekleştiren zihniyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucusu oldu. Aynı zihniyet, soykırım mağduru bir halkın varlığını yok ettiği gibi, mallarına, tarihlerine, anılarına da el koydu. Ve bu, “el koyuş” toplum tarafından da kabul edildi, desteklendi ve ortak olundu. Sistemin temelini oluşturan milli burjuvazi, soykırımdan arta kalan mal varlığı üzerinden oluştu. Yani, herkes suçlu…
1915 Soykırımı, Kollektif bir suçtur!
Herkes bu suçun bir yerinden ortağıdır. Hrant Dink bu gerçeği çok yumuşak bir üslupla anlatmaya çalıştı yıllarca; hatta İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, zaman zaman soykırım konusunda bizim dilimizi sert bulup eleştirdiği de olmuştu. Ancak, devlet konuşan bir Ermeni istemiyordu. Bu nedenle de sadece konuştuğu ve soru sorduğu için Hrant Dink’i katletti. Bu bir devlet cinayetidir. Ve cinayetin ardında yatan ittihatçı ve soykırımcı anlayıştır. Bu cinayet, bugün hala çözülmemiştir. Bu cinayetin karar makamında olan özel harp dairesi unsurları, örneğin Veli Küçük, bu konuda sorgulanmamıştır bile… Hatta hükümet cemaat savaşı sonrasında, tutuklu olduğu Ergenekon davasından adeta özür dilenerek serbest bırakılmıştır. Devletin soykırımcı yaklaşımı ve uygulamaları fütursuzca devam ediyor.
Evet, bugün 19 Ocak. Hrant Dİnk’in katledildiği gün… Ve bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, aylardır konuşulan ve hükümete başkanlık edeceği bakanlar kurulu toplantısını yapıyor. Sadece, Hrant Dink cinayetinin daha fazla tartışılmasını önlemek ve farklı bir gündem oluşturmak için bugünü seçti. Cumhurbaşkanı’nın ‘acımasız fütursuzluğu’ bununla da bitmiyor. Her yıl, 18 Mart’ta yapılan ‘Çanakkale savaşı anması’, bu yıl 24 Nisan’da yapılıyor. Ve aynı acımasızlıkla bu anmaya Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan da davet ediliyor. Bu şu anlama geliyor; “…SİZ BENİM İÇİN YOKSUNUZ, SİZİN ACILARINIZ BENİM İÇİN HİÇBİR ANLAM İFADE ETMİYOR…” Türkiye Cumhuriyeti Devleti, soykırım suçuna devam ediyor. Soykırımı tanımak ve özür dilemek bir yana, adeta acımasızca alay ediyor. Ve biz, sağcısıyla, solcusuyla, burjuvazicisiyle, kadını, antimilitaristi, eşcinselliyle 100 yıla 10 kala, ancak ‘akılları başlarına gelenler’ olarak, bu suçun neresindeyiz?
Kaynak: Özgür Gündem