Füsun Erdoğan: Kamp Armen gerçek sahiplerine iade edilsin!

Füsun ErdoganGeçtiğimiz hafta Kamp Armen’in yıkım kararı üzerine değişik kurum ve kişiler harekete geçti. Kampın bir bölümü yıkılsa da, yıkım durduruldu. Şimdi bin 500 Ermeni çocuğun emeğiyle kurulan kampta gece gündüz nöbet tutuluyor. Nor Zartonk kampın gerçek sahiplerine teslim edilmesi için bir imza kampanyası başlattı.

Önceki gün yazar Sait Çetinoğlu; Baskın Oran, Sait Çetinoğlu, Yalçın Ergündoğan, Mahmut Konuk, Attila Tuygan, Muzaffer Erdoğdu, Ramazan Gezgin, Gül Gökbulut, Mehmet Özer, Kenan Yenice ve Serdar Koçman’ın Kamp Armen’le ilgili bir metni dayanışma amacıyla imzaya açtıklarını yazdı ve desteğimi istedi. İmzaladığım bu metni gelin birlikte okuyalım. Kamp Armen’in gerçek sahiplerine iade edilmesi için sesimizi mücadele edenlerin sesine katalım…

“Sevgili Arkadaşlar,

Gayrimüslim vakıflarının devletimiz tarafından soyulması, son birkaç günde Kamp Armen olayıyla yine gündeme geldi.

Türk ulus-devletinin ikili bir temel politikası vardır: 1) Asimile edilebilir saydıklarını (yani Türk olmayıp Müslüman olanları) asimile etmek; 2) Asimile edilemez saydıklarını (yani Gayrimüslimleri) etno-dinsel temizliğe uğratmak.

Kamp Armen, bu ikincinin en çok kanayan yarası. Çok özet olarak hikayesi şöyle:

1936’da devlet, İslami vakıfların ekonomik temellerini yıkmak için, bütün vakıflardan ellerindeki gayrimenkullerin listesini istiyor. Bunun adına “1936 Beyannamesi” deniyor.

Atatürk’ün ölümü üzerine rafa kaldırılan bu proje Kıbrıs sorununun alevlendiği 1970’lerde tekrar devreye sokuluyor, ama bu sefer gayrimüslim vakıfları yıkmak için.

Bunlara “Vakıfnamelerinizi getirin!” deniyor. Söylenen şu: Bunlarda gayrimenkul edinebilir maddesi yoksa, 1936’dan sonra edindiğiniz bütün gayrimenkullere el konulacaktır.

Oysa, hiçbir gayrimüslim vakfının vakıfnamesi yoktur; bunların tümü Osmanlı’da özel birer padişah fermanıyla kurulmuşlardır. Zaten, 36 Beyannamesi de basılı bir formdur; bir mal beyanından ibarettir.

Vakıflardan gelen bu cevap üzerine devletimiz “O zaman, 36 Beyannamesi’ni sizin vakıfnameniz olarak sayıyorum, orada da mal edinir hükmü yok!” diyor. Ve, gayrimüslim vakıflarının 1936’dan sonra her türlü yolla edindikleri taşınmazlara beş kuruş ödemeden el koymaya başlıyor. Hani, karanlık sokakta yalnız yürüyen insana saldırıp gasp yapmak var ya, öyle.

Kararında gayrimüslim vatandaşlardan “Türk olmayan” diye bahseden Yargıtay, bu tiyatroda en büyük rolü oynuyor.

Bu rezalet ancak 2008’de çıkan yeni Vakıflar Kanunu’ndan sonra durduruluyor. Fakat bu malların ancak yüzde 20’si geri veriliyor.

İşte, Kamp Armen bu yüzde 20’nin bile içinde değil. Çünkü devlet burayı gasp eder etmez, birçok malda yaptığı gibi, hemen üçüncü kişilere satmış. Onlar da birbirine satmış. Şimdiki mal sahibi diyor ki, “Burası Ermeniler için önemliyse, onlara satayım, yoksa villa yaparım”.

Oysa Kamp Armen bütün diğer Gayrimüslim vakıf mallarından farklı. Hrant ile Rakel’in daha çocukken tanıştığı yer, burası.

Sonra, Hrant ile Rakel’in yaz aylarında baktığı yetim, öksüz, fakir Ermeni çocukların kovalarla su, teskerelerle harç taşıyarak ustalar nezaretinde inşa ettikleri binalardan oluşan yer, burası.

Şimdi, Kamp Armen’in bilmem kaçıncı sahibi oraya iş makineleri soktu. Burayı paraya dönüştürecek. Bu da, özel mülkiyet düzeninde normal. Normal olmayan, durumu çok iyi bildiği için, “Ermeni vakıflarının parası vardır, gelsin alsınlar” deyişi. Yani, Ermeni’nin malını Ermeni’ye satmak istiyor.

Burada tek bir çözüm yolu var, zaten Vakıflar Genel Müdürü de söyledi: Devlet bir zamanlar Ermeni vakfının anasının ak sütü gibi helal malını bağırta bağırta beş kuruş ödemeden elinden aldı. Şimdi burayı bu malın sahibinden kamulaştırma yoluyla (parasını vererek) alsın ve vakfa iade etsin.

Etsin, çünkü tekrar ediyoruz, bu malın anlamı başka gasp edilmiş gayrimüslim vakıf mallarından bile farklı: Burada “saçı bitmemiş yetimin” o çelimsiz kollarıyla kova içinde taşıdığı suyun hakkı var.

Erdoğan, hangi akla hizmet bilinmez, Ermenice Kur’an bastırtmış. Belki de Ermenileri ihtida ettirmek, Müslümanlaştırmak istiyor.

Gazası mübarek olsun. Ama, tavsiye ederiz, içinde bir parça hukuk duygusu kalmışsa, bir parça vicdan sahibi ise, Kamp Armen’i derhal kamulaştırtıp vakfa iade etsin. Bunu yapmadan meydanlarda dolaşmasın.

Yetimin, öksüzün, fakirin ahını daha fazla almasın.”

Kaynak: Yeni Özgür Politika