‘Barış dilini öldürmek istediler’

Murathan Mungan, ‘Dink Cinayeti ile barış dilinin öldürülmek istendiğini’ ifade ederek, “Adında ‘adalet’ sözcüğünü taşıyan bir partinin on iki yıldır iktidarda olduğu bir ülkede yıllardır adalet bekliyoruz” dedi. Mungan, “Hrant aramızda olsaydı, Gezi Parkı Direnişi’nde bizlerle saf tutacak, tarih boyunca 76 kez kıyıma uğramış Êzîdîlerin yanında yer alacaktı” diye konuştu.

Ermeni Gazeteci Hrant Dink’in katledilişinin sekizinci yılında, Divan Otel’in önünde bir araya gelen on binlerce kişi, “Hrant için, adalet için”, “Katil devlet hesap verecek” sloganlarıyla Agos Gazetesi’nin önüne yürüdü. Etkinlikte Hrant Dink’in fotoğrafı ile “Buradayız Ahparig, 8. yıl” ve “Yüzleşin! Hrant’la, soykırımla” yazılı pankartlar asılırken, cinayetin işlendiği yerde Dink’in fotoğraflarının bulunduğu dövizler ve kırmızı karanfiller eşliğinde mumlar yakıldı. Anma, Hrant Dink ve 1915 Ermeni Soykırımı ile özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Agos Gazetesi’nden kalabalığa Yazar-Şair Murathan Mungan seslendi.

‘CESARET DE BULAŞICIDIR’

Mungan, “Dilsizliğin her çeşidinin yaşandığı bu ülkede ölenler, öldürülenler, katledilenler biz onlardan sonra birkaç kelime daha fazla söyleyebilelim, diye öldüler. Dilimizdeki kilitler çözülsün diye, dilsizi olduğumuz hakikatler içimizi daha fazla kavurup yakmasın diye” dedi. Baskıcı iktidarların korkunun bulaşıcı olduğunu bildiklerini, bu yüzden toplumun korkularını sürekli diri tutmaya çalıştıklarını belirten Mungan, “Onların bilmediği cesaretin de bulaşıcı olduğudur. Bu yüzden hayatın ve dünyanın gözlerinin içine bakarak cesaretle konuşmalıyız” ifadelerini kullandı.

‘YILLARDIR ADALET BEKLİYORUZ; GELMİYOR!’

Hrant Dink Cinayeti’ni, kendi siyasi projeleri için araçsallaştırmaya çalışanların emellerine terk etmeyeceklerini belirten Mungan, şöyle dedi: “1938’te Dersim kıyımını, 1978’te Maraş katliamını yapanlar, 1955’te 6-7 Eylül olaylarını başlatanlar, 1993’te Madımak Oteli’ne sığınan canları yakanlar, 2011’de Roboski’yi bombalayan kişiler ve zihniyetler aynı. 500’ü aşkın haftadır Galatasaray’da diz çürüten Cumartesi Annelerinin bağırlarını yakanlar da aynı. Adında ‘adalet’ sözcüğünü taşıyan bir partinin on iki yıldır iktidarda olduğu bir ülkede yıllardır adalet bekliyoruz. Gelmiyor!”

‘BARIŞ DİLİNİ ÖLDÜRMEK İSTEDİLER’

Mungan, Dink için, “O, tüm halkların eşitliğine ve kardeşliğine inanmış biri olarak, barışın diliyle konuşuyordu. Laf olsun diye edilmiş temenni türünden bir barışın değil, sahici, hakiki, kalıcı ve sürekli kılınmasını istediği bir barışın diliyle” diyerek, şöyle devam etti: “Kan kamaştıran savaş sözcükleri yoktu onun sözlüğünde, kin tazelemek için değil, hafıza tazelemek için söz alıyordu; insanları hınç bilemeye, ödeşmeye, intikam almaya değil; geçmişiyle, şimdisiyle ve kendiyle yüzleşmeye çağırıyordu. Türkleri ve Ermenileri ‘ebedi düşman’ rolüne kapatıp kindarlığa kilitleyen tüm politikalara karşı çıkıyordu. Ötekileştirmenin dışlayıcı, düşmanlaştırıcı, şeytanlaştırıcı dilinden çok uzak bir dille konuşuyordu. Onların hiçbir zaman bilmediği; bilmek, öğrenmek istemediği yabancı bir dildi bu. Bu nedenle Hrant Dink Ermeniliğiyle ‘öteki’, diliyle ‘yabancı’ydı onlara. Hrant’la birlikte öldürülmek istenen işte bu dildi. Bir türlü hazmedemedikleri bu barış dili, dünyayı kardeşliğe çağıran bu insancıl dil…”

‘HALKLARIN KENDİ ARASINDA ÇÖZMESİNİ İSTİYORDU’

Mungan, İkinci Meşrutiyet öncesinden bugüne, örgütlü, tasarlanarak işlenen gazeteci cinayetlerinin uzun listesinde Dink’in, siyasal bir cinayete kurban giden 62. kişi olduğuna dikkat çekti. Mungan, Dink’in, Ermeni sorununun çözümü için yeni bir dil ve her iki tarafın da ezberlerinin dışına çıkan yeni bir yaklaşım gerektiğini düşündüğünü; Ermeni sorununu, emperyal güçlerin uluslararası masalarda Türkiye’ye karşı elinde tuttuğu bir koz olmaktan çıkaracak olan şeyin, halkların kendi arasında geliştireceği diyalog zemini olacağına inandığını anlattı. Dink’in öldürülüşünün sekizinci yılının, aynı zamanda 1915 Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı olduğuna vurgu yapan Mungan, “Ermeni Soykırım’ının reddi, inkârı Türkiye’nin yüz yıllık yalnızlığıdır. Tarihte, hafızada, akılda, vicdanda ve dünyadaki yalnızlığıdır. Türkiye’nin bu yüzyıllık yalnızlığı artık son bulmalıdır. Bu ülke geçmişin hayaletlerinden korkmayarak tarihiyle yüzleşmeli” diye konuştu.

‘VATAN PARÇA PARÇA EDİLDİ!’

Mungan, uzun bir süredir ülkede sistemli olarak ve giderek tırmanan bir biçimde toplumsal kutuplaşmaların yaratıldığını, düşmanlıkların körüklendiğini, bizzat devleti yönetenlerin ‘şiddet amigoluğu’ yaptığını söyleyerek, “Edirne’den Ardahan’a bölünmez’, dedikleri vatan, Susurluk’tan Roboski’ye parça parça edildi, ediliyor” dedi. Mungan, “12 Martların, 12 Eylüllerin apoletleriyle ılımlı kindarlık, kravat takmış yobazlık arasında seçim yapmak istemiyoruz” diye ekledi.

‘UĞRUNA ÖLDÜKLERİ DOĞRULAR…’

Mungan, konuşmasında, “Bugün burada basın özgürlüğünü savunmak için ‘Je suis Charlie Hebdo’ diyorsak, kimilerinden farklı olarak 1994’te İstanbul’da Özgür Ülke Gazetesi bombalandığında sokaklara çıkmış olmanın gönül rahatlığıyla diyoruz” diyerek, Dink’in ölümüyle ülkenin aynı zamanda önemli bir gazetecisini de kaybettiğine değindi. Yazar-Şair Murathan Mungan, Hrant Dink Cinayeti’nin aydınlatılmasını ve Dink’in emaneti olarak Agos Gazetesi’ne sahip çıkılmasını istedi.

Kaynak: firatnews.com