Sait Çetinoğlu: Bir Etnik Temizlik Mimarı: İsmet İnönü

“Biz açıkça milliyetçiyiz ve milliyetçilik bizi birleştiren yegâne unsurdur.Türk çoğunluğunun yanında diğer unsurların hiçbir etkisi yoktur. Her ne pahasına olursa olsun, ülkemizde yaşayanları Türkleştirecek, Türklere ve Türkçülüğe karşı çıkanları yok edeceğiz…” [1]

Sait ÇetinoğluTürkiye’de azınlıklara yönelik politikaların ortak paydası kesintisiz kovma ve yok etme şeklinde ifade edilebilir. Bu politikalar Hamid döneminde başlamış, İttihatçılar (1.Jöntürk dönemi) politikaları sistematize edilip soykırıma varacak pratiklerle hayata geçirilmiş, Kemalistler (2. Jöntürk) de kesintisiz sürdürerek günümüzde Gayrimüslim azınlıklar folklorik bir fiğüre indirmişlerdir.Her üç dönemde de azınlık politikaları neredeyse birbirinin aynı olup kesintisizdir. Kilikya 1909 katiamı bir bakıma Hamid’in 1894-96 katliamlarının kopyası olduğu kadar 1915’in de provasıdır. 1942 Varlık Vergisi de 1915’in son noktasıdır.

Bu üç dönemin en önemli siyasal figürü İsmet İnönü’dür. Uzun yıllar süren iktidar veya iktidar ortaklığı   boyunca azınlık politikalarının kesintisiz uygulanmasında neredeyse eşsizdir, bir başka örneği yoktur.

1908’den 1972’ye kadar neredeyse 70 yıl siyasal yaşamın baş aktörüdür. Bu süre içinde azınlıklara yönelik çok önemli uygulamalara imza atmıştır.

1915 soykırımından başlayarak 1963 kararnamelerine kadar imzasının olduğu uygulamalar, azınlıkların bu coğrafyadaki yaşamında dönüm noktalarına denk gelir. İnönü’nün kararlı ve ince bir etnik temizlik uzmanı olduğunu söyleyebiliriz. İktidarında bu coğrafyadaki azınlıkları tüketmedeki başarışı tartışılmaz. O azınlıkları bu coğrafyadan adeta kazımıştır.

Hitler ve Inönü

İsmet İnönü’nün azınlık karşıtı ilk önemli icraatı tehcir adı altında Ermenilerin Soykırım sürecine katkısıdır. İsmet’in 2 mayıs 1915 tarihli çok gizli mesajında: “Bildiğimiz gibi. Van Gölü civarında ve Van ‘in içinde, sürekli Ermeni ayaklanmaları tertip eyleyen bir mihrak mevcuttur. Onları bu isyan yuvasından çıkarıp, dağıtmalıyız diye düşünüyorum. Üçüncü Ordu bize 7 Nisan da Ruslar ‘ın Müslüman köylüleri neredeyse yarı çıplak sınırımızı geç­meye zorladığını bildirdi. Bunu ve söylediğim olayı dur­durtmak için, şunları söylemek isterim. Ya yukarıda sözü edilen Ermeniler aileleriyle birlikte zorla Rus tarafına gön­derilir ya onları Anadolu’nun iç kesimlerine zorla süreriz. Bu alternatiflerden birini seçmeni istiyorum. Eğer herhangi bir güvenlik riski yoksa bu eşkıyaları aileleriyle birlikte isyan alanının dışına gönderip, yerlerine Müslüman halkı yerleştirmeyi tercih ederim”[2] Süryani araştırmacılar gayrimüslim askerlerin yok edilmesinde de İsmet’in imzasının olduğunu söylerler [3]

Uzun iktidarında azınlıkların tüketilmesinde önemli kararları imzalamıştır. 1927 yılında azınlıkların serbest mesleklerden men edilmesi, vatandaş Türkçe konuş kampanyalarıyla azınlıkların taciz edilmesi, Türklüğe hakaret suçlamalarıyla azınlıkların mahkemelerde süründürülmesi ve cezalara çarptırılması da bu döneme denk gelir.

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde Türklüğe hakaret suçlamasıyla açılan çok sayıdaki davaların sadece ilk 100 tanesinin kabaca bir incelemesinde açılan 100 davanın 70’i açıkça Gayrimüslim azınlık olduğu görülmektedir.(http://www.devletarsivleri.gov.tr/katalog/) Azınlıkların uygulanan politikalar sonucunda seslerinin ve soluklarının kesildiği düşünülürse, bu mahkemelerin düzmece ve azınlıkları sindirdirme, kovma ve yok etme operasyonunun bir parçası olduğunu söylemekte sakınca yoktur.

1934 Trakya olaylarıyla Musevi vatandaşların Trakya’dan sürülmesi uygulamalarına Başbakan olarak imzalar. 1942 deki 1915 Soykırımının son noktası olan Varlık Vergisi jenocidinde Cumhurbaşkanı olarak uygulamanın baş aktörüdür.

1963 kararnamesiyle onbinlerce etablis Elenlerin sürülmesi ve mülklerine ile birikimlerine el konulması sırasında Başbakan olarak yine başroldedir.

Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhuriyet Halk Partisinin azınlıklardan ve gelir dağılımından sorumlu 9. Bürosu tarafından 1944 yılında hazırlanan Azınlıklar Raporu aslında Cumhuriyetin azınlık yurttaşlarını eşit ve özgür yurttaş gibi görmediğini ortaya çıkarır. Büro raporunda, gayri Türk diye tanımlanan Çerkez, Arnavut, Boşnak vd. Müslüman halkların hemen asimile edilmeleri gerektiği vurgulanırken, Türkleşmelerinden umut kesilen Gayrimüslimlerin bu coğrafyadan kazınması önerilir: İstanbul’un fethinin 500 Yılına kadar (1953) İstanbul’un Rumsuzlaştırılması… Bu rapor 1955 yılındaki 6/7 Eylül olaylarıyla azınlıkların mal ve canlarına kast edilen iki günlük vandalizmin alt yapısını oluşturacaktır. Bu olayların baş aktörleri daha sonra CHP içinde politika yapacaklardır.

Özet olarak söylemek gerekirse 70 yıllık iktidar sırasında son ittihatçı paşa İsmet İnönü azınlıkların bu coğrayadan kazınması olan İttihatçı politikaları sonuna kadar uygulayarak, azınlıkları bu coğrafyadan kazıyan müthiş bir etnik temizlik uzmanı olarak etnik temizlik tarihinin eşsiz muhteşem bir figürüdür.

Dipnotlar:

[1] İsmet İnönü’nün 27 Nisan 1925’te Türk Ocağı Kongresi’ndeki konuşması

[2] David Gaunt, Katliamlar, direnişler, Koruyucular, Çev. Ali Çakıroğlu, Belge y. 2007 s 109-110

[3] Sait Çetinoğlu, Kuzey Mezopotamyada Hristiyan Katliamı, Birikim Aralık 2007, s 224