Şenol Karakaş: 19 Ocak’ta iki mesaj

Bu yıl 19 Ocak anması, her zamankinden çok daha etkili oldu. Binlerce insan, iş günü olmasına rağmen, Taksim’den Agos’un önüne yürüdü. Bu 19 Ocak anmasını daha öncekilere göre farklı bir şekilde anlamlandıran, Hrant’ın Arkadaşları’nın verdiği temel mesajdı.

Yüzleşin Hrant’la pankartı!

Yürüyüşün en önündeki pankartta, “Yüzleşin! Hrant’la, soykırımla…” yazıyordu. Hrant Dink’in ölümünün üzerinden sekiz, Ermeni soykırımının üzerinden ise 100 yıl geçtiğini vurguluyordu bu pankart.

Verdiği mesaj ise çok açıktı: Devlet, sağcılar, hükümetler, meclisteki partiler, medya, yargı sistemi. Devletin her koldan çalışan enstrümanı, Hrant Dink cinayetiyle yüzleşmek zorunda. Hrant Dink cinayetinin hesabını vermek zorunda.

Pankartın arkasında yürüyen binlerce insanın, Hrant Dink’in mirasına sahip çıkarken yaptığı ilk iş buydu. Sekiz yıldır davayı ilerletmeyen, cinayetin arka planında yer alan devlet görevlilerini aklamaya çalışan, cinayette kusuru bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasını engelleyen tüm güçlerin açığa çıkartılması, teşhir edilmesi ve bu devletin genetik kodlamasında Ermeni bir gazetecinin kolayca öldürülmesini sağlayan soykırımcı geleneğin şifrelerinin çözülmesi en önemli talebimizdi.

Bu taleple yürüdük ve Hrant Dink cinayetini planlayanları bir kez şaşırtarak, bir kez daha karamsarlığa iterek, binlerce insan “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!” sloganını atarak Agos’a doğru ilerledik. Her Hrant Dink anmasında, her mahkeme önünde olduğu gibi, ırkçılar ve milliyetçiler bir kez daha gerilediler, mağlup oldular.

Yüzleşin soykırımla!

19 Ocak anması, tek kelimeyle 1915 soykırımıyla yüzleşme çağrısı oldu. Hem ana pankart, hem yürüyüş boyunca atılan “Yüzleşin soykırımla! Yüzleşin Hrant’la!” sloganı, hem Murathan Mungan’ın Agos’un penceresinden yaptığı konuşmada söyledikleri, Hrant Dink cinayetinin 1915 yılında gerçekleşen Ermeni soykırımı zincirinin son halkası olduğunu çok keskin bir şekilde açığa serdi. 1915 Ermeni soykırımı, planlanması, örgütlenmesi, katilleri, katillerin korunmasıyla tüm devlet mekanizmasının yer aldığı bir katliamdı. Katliamdan sonra, sistemli bir şekilde soykırımın üstü örtülmeye çalışıldı. Hrant Dink cinayeti de planlanması, işlenmesi, dava süreci, katillerin, azmettiricilerin korunması çabasıyla, üstünün örgütlenmesi çabasıyla, 1915 soykırımının bir devamı. Soykırım zincirinin son halkası.

Murathan Mungan, Agos’un penceresinden şunları söyledi: “Hrant Dink’in öldürülüşünün sekizinci yılı, gene bildiğiniz gibi aynı zamanda 1915 Ermeni soykırımının yüzüncü yılıdır. Ermeni soykırımının reddi, inkârı, Türkiye’nin yüzyıllık yalnızlığıdır. Tarihte, hafızada, akılda, vicdanda ve dünyadaki yalnızlığıdır. Türkiye’nin bu yüz yıllık yalnızlığı artık son bulmalıdır.”

Hrant Dink: Türkiye’nin en önemli devrimcisi

Sorun sadece Türkiye’nin tüm dünyanın bildiği bir gerçeği gizlediğini sanarak yalnızlaşması, berbat bir duruma düşmesi değildir. Hrant Dink’i öldürenler, bugün artık tüm kesinliğiyle biliyoruz ki, Talat Paşa’nın öldürülmesinin de intikamını alarak, Ermeni soykırımını en kaba Türk milliyetçilerine bile dinleten, soykırımı dile getiren, tartışmaya açan, Türkiye’de hiçbir zaman yaşamadığı resmi tarih tarafından dikte edilen bir halkın Türkiye’de yaşayan en kadim halklardan birisi olduğunu kanıtlayan, açığa çıkartan ve bunu çok ikna edici bir dille anlatan Hrant Dink’i öldürerek, soykırımı devam ettirerek inkâr etmek, gizlemek istediler. Ama yaşamıyla neredeyse tek başına soykırımcılara geri adım attıran Hrant Dink, şimdi politik mirasıyla da soykırımcılarda şaşkınlık yaratıyor.

Bu 19 Ocak bir şeyi daha kanıtladı: Hrant Dink, Türkiye’de 1908 darbesinden sonra yetişen en önemli devrimcidir. Sadece cesur, çalışkan, ısrarcı olduğu için, kimseye fark ettirmeden müthiş bir örgütlenme kapasitesine sahip olduğu için değil; çok ikna edici bir dille Türk milliyetçiliğinin surlarında geri dönülmez çatlaklar yaratan bir hareketin en önemli kurucusu olduğu için.

Devlet erkanı sıraya girmiş, Hrant’ın politik mirasının cüssesi altında kendisini, devletini savunmaya çalışır durumda kaldı. Geçen sene Erdoğan 24 Nisan’da taziye mesajı yayınladı. Bu yıl ise başbakan Davutoğlu bir Hrant Dink mesajı yayınlamak zorunda kaldı. Hrant Dink, hâlâ, devleti adım atmaya, açıklama yapmaya zorladığı için Türkiye’nin en önemli devrimcisidir.

Geri adım yetmez! Özür dileyin!

Davutoğlu, mesajında “Hrant Dink, Ermeni kökeninden de, Türkiye’ye bağlılığından da ödün vermeden Türkler ile Ermenilerin ortak geleceklerini inşa edebilmelerinin yol ve yöntemini arayan değerli bir Anadolu aydınıydı” diyor.

Nereden nereye! Ermenileri aşağılayan, yok sayan bir dilden, Ermeni kökeninden ödün vermediği için bir başbakan tarafından övülen bir Ermeni gazeteciye!

Davutoğlu, “1915 dahil, gayri insani sonuçlar doğurduğunu daha önce de açıklayan Türkiye, Ermenilerin acılarını paylaşmakta, iki halk arasında yeniden duygudaşlık kurulması için sabır ve kararlılıkla gayret göstermektedir” diyerek, “Ermenilerin acıları” vurgusunu doğrudan yaparak, devlet adına Hrant Dink’in politik mirası karşısında bir geri adım daha atmak zorunda kalıyor.

Irkçılık ve milliyetçilik geriliyor. Hrant Dink, vurulup düştüğü yerden konuşmaya devam ediyor. Artık bu sesi daha da güçlendirmek, ırkçılığı tümnüyle geriletmek zorundayız. Devlete daha da geri adım attırmak için mücadele zamanıdır. Şimdi tam zamanıdır!

Bu taziye mesajları yetmez! Adım atın! Hrant Dink cinayetinde rol alan tüm devlet yapılanması aktörlerinin yargılanmasını sağlayın!

Ermeni soykırımını, aynı mesajda yaptığınız gibi, “Savaş şartlarında başvurulan zorunlu yer değiştirme politikaları” olarak tanımlamayın artık! Sistemli bir soykırım olduğu gerçeğini kabul edin ve tüm Ermeni halkından özür dileyin!

Ermenistan-Türkiye sınır kapısını açın!

İlk eğitimden son eğitime kadar, müfredata yerleşmeiş olan soykırımcı tarih anlayışının bütün uzantılarını kaldırın kitaplardan ve eğitim alanından.

Vakıf mallarını iade edin.

Geçen yıl taziye mesajı sunan cumhurbaşkanınızın, 18 Mart’ta gerçekleştirdiği Çanakkale anmasını 24 Nisan tarihine çekmesi ve Ermenistan devlet başkanını o gün bu anmaya çağırması gibi şatafatlı rezilliklere son verin!

Kaynak: marksist.org