Taner Akçam: Obama’ya açık mektup: Çok büyük ayıp ettiniz!

24 Nisan’da soykırım kelimesini kullanmayarak, sadece Ermenileri hayalkırıklığına uğratmadınız, bu topraklara demokrasinin ve insan haklarına saygının egemen olmasını isteyen Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Türkiye insanına da çok büyük ayıp ettiniz.

Ama sorun aslında daha derinlerde; ortadaki bilerek oynadığınız bir komedi var ve ben bir Türk olarak bu komediden utanıyorum.

Her yıl 24 Nisan beyanlarınızın biz Türklerle alay etmek anlamına geldiğini biliyorsunuz değil mi? “Düşüncelerimi değiştirmedim”, diyerek 1915’in soykırım olduğunu söylüyorsunuz. Sonra da bu kelimeyi kullanmayarak Türk hükümet yetkililerini sevindiriyorsunuz.

Bunun bir tuhaflık, bir oyun olduğunun siz de farkındasınız değil mi? Ben kendi adıma bu devletin başında “istersen anama küfret ama soykırım kelimesini kullanma” diyen birtakım tuhaf yaratıkların bulunmasından utanıyorum.

Size de acımıyor değilim aslında. Koca dünyanın en kuvvetli adamı, Türk Hükümeti’nden korkuyor, ya da en azından bilerek böyle bir intiba yaratıyor. “Eğer soykırım kelimesini kullanırsam, Türkler yapacakları yardımı yapmazlar. Ortadoğu’daki çıkarlarım tehlikeye girer”, diye düşünüyorsunuz. Bir de muhtemel, “Türkler tuhaf insanlar,” diye ekliyorsunuzdur; “1915’de olanlar hakkında en ağır ifadeleri kullanıyorum bir şey demiyorlar, ama soykırım kelimesinden alınıyorlar. Ben de ulusal çıkarlarım nedeniyle kullanmam olur-biter”, diye düşünüyorsunuzdur.

Bu komediye son vermeyi düşünmez miydiniz? Neye inanıyorsanız onu söyleyin. Bir de “Obama’nın fikir özgürlüğü kısıtlanıyor” diye, sizin için özgürlük kampanyası açmayalım!

Kullanın bu kelimeyi Sayın Başkan. Göreceksiniz bir şey olmaz! Almanya’ya, Fransa’ya bir şey olmadı! Size de olmaz!

Eskinden bizim bir Süleyman Demirel’imiz vardı. Suriye, PKK’ya destek veriyordu. Süleyman Demirel’e, Suriye’ye niye baskı uygulamıyorsun, diye kızanlar vardı. Ondan, Suriye’ye giden nehirlerin suyunu kesmesini ve Suriyelileri susuz bırakmasını istiyorlardı.

Demirel’in bu çılgınlara çok hoş bir cevabı vardı, “Kesmesine keserim de sonra ben o kadar suyu nereye koyacağım?

Sayın Başkan, soykırım kelimesini kullanın, bir şey olmaz. Bu kelimeyi kullandı diye size tavır alacak Türkiye’nin gidecek bir yeri yok. Soykırım diyen Putin’in mi yanına gidecek?

Unutmayın Türkiye, Kuzey Kore olamaz. Bu ülkenin insanı, Türk’ü ile Kürd’ü ile bu ülkeyi Kuzey Kore durumuna sokacak bir iktidarı bir seçim dönemi bile işbaşında tutmaz.

Türkiye’nin Batı dünyası dışında gideceği yer yok. Bunu yapmaya kalkan birisi çıktığı an tepe taklak gider.

İşin komiği şu ki, siz soykırım kelimesini kullanmayarak, Türkiye’yi neredeyse Kuzey Kore’ye çevirmek isteyenlere destek veriyorsunuz. İnsan haklarına zerrece saygısı olmayan, diktatörlük özlemcileri sizin sayenizde de ayakta kalabiliyorlar. Geçmişte de hep böyle davranmıştınız.

Yarattığınız ve desteğinizle ayakta tuttuğunuz ucubenin kendisini bize özür olarak sunma saygısızlığından vazgeçin!

Ama asıl sorun ne biliyor musunuz? Siz aslında bu sorunu çözmek istemiyorsunuz. Ve durumdan da aslında son derece memnunsunuz.

İsterseniz, sorunun çözümüne muazzam bir katkı yapacağınızı biliyorsunuz. Ama siz, 1915’e soykırım demektense, bunu bir sopa gibi kullanmayı ve Türk Hükümeti’ni tehdit etmeyi tercih ediyorsunuz. Kendinizi korkuyormuş gibi gösteriyorsunuz ama amacınız Türk Hükümeti’ni, “kullanırım ha”, diye korkutarak bir şeyler koparmak. Ve galiba her yıl da bir şeyler alıyorsunuz.

TÜRK DIŞİŞLERİ ÜNİVERSİTELERİNİZE KARIŞIYOR

Ama madalyonun bir de öbür yüzü, ülkenizle doğrudan ilgili tarafı var.

Siz soykırım kelimesini kullanmamanızdan cesaret alan Türk Dışişleri Bakanlığı sizin üniversitelerinize karışmaya başladı.

Bizim devletimiz her şeye nizam vermeye alışkındır. Üniversiteleri askerî kışla zannederler. Kim rektör, kim bölüm başkanı olacak, kendileri karar verirler. Şimdi sizden cesaret alarak üniversitelerinize de el atmaya karar vermişler.

Yayınladığım mektubu okuyun! Bir Amerikan üniversitesine aba altından sopa gösteriliyor. “Şu adamı konuşmacı olarak çağırırsanız, para vermeyiz”, deniyor. Hangi konuda kimin konuşması gerektiği konusunda üniversitenize nizam verilmeye çalışılıyor. Üniversitelerinizin maaşlı elemanları “Ermenilerden maaş alan” diye tanımlanarak hem Ermenilere hem de üniversitelerinize açık ırkçı bir dille hakaret ediliyor. Akademisyenlerin konuşma haklarına, keyiflerince engel olmaya, daha açık deyimle, benim Amerika’da bile konuşmama engel olmaya çalışıyorlar.

Bu, en özet ifadeyle, Amerikan eğitim sistemine, iç işlerine müdahaledir ve açıkça uluslararası hukuk ve diplomasi kurallarının ihlalidir. Ve bunu bir tek Florida’da yapmadılar. Teksas ve Arizona’da da benzeri girişimlerde bulundular.

Soykırımcılara destek vermenin, ırkçılığa, fikir özgürlüğü düşmanlarına prim vermek olduğunu ne zaman anlayacaksınız? Haydi, bizim memlekettekine pek kıymet vermiyorsunuz, bari kendi memleketinizdeki fikir özgürlüğüne sahip çıkın!

Eklemek isterim ki, mektupta, para verilmesi sözkonusu edilen kürsünün adı Kenan Evren kürsüsüdür. Kendisi, ellerinde binlerce gencin kanı olan ömür boyu hapsi cezasına çarptırılmış bir diktatördür.

***

Aşağıdaki mektup, Miami Başkonsolosu Özgür Kıvanç Altan tarafından Florida Atlantik Üniversitesi Rektörü’ne yazılmıştır. Amaç, benim Üniversite’de vereceğim konuşmaya engel olmak; beni ABD’de susturmaya çalışmaktır.

*

Sevgili John,

8 Nisan 2015

Bir kaç ay önce sizinle yaptığımız toplantıyı takiben, İşletme Bölümü’nün Türkiye Kürsüsü planlarının tekrar canlandırılması konusunda yetkili mercilerimle çalışmaktayım. Ancak Baco Raton’daki Türk-Amerikan toplumunun büyük çoğunluğu ve faal üyeleri birtakım kaygılarını bana ilettiler. Ermeni diasporasının, FAU Holocaust ve İnsan Hakları Eğitimi Merkezi’nde 19 Nisan tarihinde Türkiye’ye karşı bir karalama etkinliği organize edeceğini bildirdiler. Bir kaç kez size, sonra sayın dekana telefon ile ulaşmaya çalıştım fakat sonuç alamadım.

Yakın bir zaman önce Türk- Amerikan Toplumu üyelerinin adı geçen merkezi ziyaret ettikleri ve maaşını Ermenilerden alan mevcut konuşmacının Türkiye’ye karşı tahmin edilebilecek konuşmasının yanında, aynı organizasyonda, FAU’ya hiçbir masraf çıkartmadan, 1915 olayları hakkında tarafsız bir Amerikan akademisyenin de sunum yapmasını talep ettikleri bana bildirildi. Öyle anlaşılıyor ki bu talep önemsiz görülerek samimiyetle ele alınmamış. Saygın bir eğitim kurumunun ilkeleri ile bağdaşmadığı için bu taraflılığı protesto etmelerinin ötesinde, Türklerin Türkiye Araştırmaları Kürsüsü’nü desteklemesini de sorguluyorlar.

Size kısa arka plan bilgisi vereyim: Ermeni diasporası son yıllarda Holocaust’tan çalarak, çarpıtılmış 1915 olayları iddialarına destek toplama arayışında. Ermenilerin buradaki açık amacı sadece tarihçiler arasındaki bir anlaşmazlık konusunu, tarihsel ve yasal olarak kabul edilmiş olan Holocaust ile eşlemeye çalışmaktır. Ermeni diasporasının kendisini Türk nefreti, bir başka deyişle anti-Türkçülük ile tanımlayıp Türkiye ile Ermenistan arasında olabilecek uzlaşma ve iyi ilişkilerin önünü kesme yolunu seçmesi utanç vericidir.

Olayların gerçekte ne olduğu hakkındaki özeti ekte bulabilirsiniz. Ancak lütfen objektif olma yönünde yapılacak olan her çağrının Ermeniler tarafından inkâr olarak adlandırılacağına (masaya getirileceğine) da hazır olun. Bu nefret zihniyeti ABD’de de olmak üzere, onlarca Türk diplomatını öldüren zavallı Ermeni teröristlerinin ruhunu besledi. Öldürülen Türk diplomatların listesi ektedir.

Bu konuyu gözden geçirmenizi ve FAU’nun bu karalama kampanyasına alet olmamasını saygılarımla arz ederim.

Adiliyet için bu mektubun bir kopyasını İşletme Bölümü Dekanı ve Holocaust Merkezi Direktörü’ne de gönderiyorum.

Saygılarımla

Özgür Kıvanç Altan

Konsolos

Kaynak: taraf.com.tr