Serdar Korucu: Adı Ölümle Anılan Topraklar: Sur, Nusaybin Ve Cizre

Diyarbakır’ın Sur, Mardin’in Nusaybin ve Şırnak’ın Cizre ilçeleri son 1,5 yıldır sadece ölümlerle gündemde. Nedeni ise Ankara tarafından operasyon olarak duyurulan, bölgede ise yıkımı getiren süreç. Ancak bu ilk değil. Yaklaşık 100 yıl önce de bölge can kayıplarıyla anılıyordu. Ermeni Soykırımı nedeniyle…

Diyarbakır Valiliği’nin internet sitesinde de yer alan kayıtlara göre, 1913’te Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olan Surp Giragos’un çan kulesi bir yıldırım sonucu yıkılmış, yerine eskisinden daha uzun, 29 metre yüksekliğinde yenisi inşa edilmişti.…

Burçin Gerçek: Ermeni Soykırımında Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler

Midyat Halah köylüleri: “Biz komşu kalacağız, söz veriyoruz”

Hapsuno Barbasso 1915’te 7 yaşındadır. Üzüm bağları, incir ve nar bahçeleri ile ünlü, yeşillikler içinde bir köy olan Midyat’a bağlı Halah’ın1tek Süryani ailesinin oğludur. “Ferman zamanı” köye askerler baskın yapar. Köydeki Müslümanlardan birkaçı Hapsuno’nun babası Şaro, kardeşleri Murat ve Barsavmo ile amcaları Aziz, Yakup ve Circo’yu yakalayıp askerlere teslim etmek isterler.…

Foti Benlisoy: Soykırım ve “yüzleşme”

* ‘Tarihle hesaplaşmanın’ ya da ‘yüzleşmenin’ siyasal ihtilaflardan, politik-sosyal güç dengelerinden bağımsız bir objektif manası yok. ‘Geçmişle yüzleşmek’, orada bir yerlerde durup bizi bekleyen ‘objektif’ bir geçmişin keşfedilmesi, pasif bir biçimde hatırlanması ya da ‘tarihçilere bırakılması’ değil, onun bugünkü gerçeklik içerisinde yeniden tasarlanmasıdır. Hafızayla ilişkimiz geçmişten çok gelecekle ilgilidir. Nasıl bir geçmişe ihtiyaç duyduğumuz, nasıl bir gelecek tahayyül ettiğimizle doğrudan alakalıdır.…

Mehmet Bayrak: ‘Zo’ diyenleri bitirdik, sıra ‘Lo’ diyenlerde!

Gerek II. Abdülhamid, gerek İttihad-Terakki, gerekse de Cumhuriyet dönemini irdelerken gördüğümüz acı tablo, ‘etno- dinsel adındırma, tektipleştirme ve Türk-İslamlaştırma’ya dayalı bir toplum dizaynıdır. Zaten bazı Türk tarihçileri, 1876-78 dönemini I. Meşrutiyet, 1908’den sonraki İttihadçılar dönemini II. Meşrutiyet, M. Kemal dönemini III. Meşrutiyet olarak nitelendiriyorlar. (1)

Abdülhamid, yeni bir toplum dizaynı ekseninde asimilasyon, ihtida (zorla din değiştirtme), sürgün ve 1895’te görüldüğü gibi katliam yöntemlerine başvururken Türkçü İttihad ve Terakki Hareketi bu politikayı daha sistemli bir hâle getiriyordu.…

Yektan Türkyılmaz: Ermeni Soykırımı Sadece Ermeni Soykırımı Değildir

Soykırım sürecinin başlamasının üzerinden 102 yıldan fazla zaman geçti. Ancak arada en az beş kuşak insan olmasına rağmen ne acılar dindi, ne sorular tümden cevabını buldu, ne de benzer kaygılar yaşanmaz oldu. 2017 yılının çılgınlaşan dünyasından ve onun her geçen gün daha fazla alarm zilleri çalan Türkiyesi’nden geriye dönüp bakınca soykırımın farklı yaşamları, karmaşıklığı ve kurtulması belki de imkansız laneti beliriyor zihnimde.…

İlkay Kara: Bizim Büyük Suskunluğumuz

rmperk demiş Gomidas, 24 Nisan 1915 gecesinde boğazdaki bombardıman seslerini duyunca. Kelime yaratmayı seven rahip, bombaların şarkısı/rmperk demiş. Henüz sese mana verebildiği anlarda, henüz İstanbul Mehterhane Mahpushanesinin avlusunda, bir yanlışlık yapılmış olduğuna inançla, yakınlarına yerini bildiren telgraflar göndermeye uğraşırken. Henüz bilmiyorlarmış. Mahpushane avlusunun neden fenerlerle donatılıp aydınlatıldığını, kendilerine yatak kiralayan gardiyanların neden iki katı para aldığını, çay satın aldıkları ocakçının neden erkenden ocağı söndürüp gittiğini ve elbette neden orada olduklarını.…

EMEP: 102 yıllık yara tedavi edilmelidir

Ermeni SoykırımıEmek Partisi (EMEP) Genel Merkezi tarafından 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı’nın 102. yılı dolayısıyla yapılan açıklamada soykırım ve tehcirin bir tabu olarak gizlenemez halde olduğu ifade edilerek, “O halde bu yüz yıllık yaranın artık tedavi edilmesi ve halkların aynı muameleye maruz kalmaması için siyesi olarak gerekenler yapılmalı; demokrasi mücadelesi güçlendirilmelidir” diye ifade edildi.…

Ayda Erbal: Ermeni Soykırımı ile ilgili Çalışmalar: Akademik dogmanın tahribatları

Bu deneme sadece yalan, yarım gerçek, ihmal, pasif susturma, bilmesinlercilik ve inkarın akademik sistemini sistematik ve kurumsal bir biçimde desteklemeye sert bir biçimde dahil olan Türklerin değil aynı zamanda Amerikalı iş ve devlet çıkar gruplarına yönelik çalışmada akademisyenlerin sorumluluklarını ele alıyor. En büyük zarar,aslında-son on beş yılda özellikle belli sayıda akademisyenin inkarcı literatürün ana ilkelerinin kirli çamaşırlarını açığa çıkardıkları- soykırım çalışmaları alanında değil Osmanlı ve Türk çalışmalarında verildi.

Sait Çetinoğlu: KİLİKYA 1909: Adana’da Adaletin Katledilmesi (1)

Sait ÇetinoğluAnadolu’nun güneyinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun en gelişmiş vilayetlerinin bulunduğu Kilikya’da, Ermenilere karşı iki aşamada katliam gerçekleşir. Gerçekleşen katliamların Nisan 1909’da patlak verdiği sırada, iktidarda, II. Abdülhamid’e yeniden yürürlüğe koydurdukları Anayasa ile birlikte 24 Temmuz 1908’de yönetime el koyan özgürlük, eşitlik ve adalet vaat eden reformcu ve laik Jön-Türklerin İTC komitesi bulunmaktaydı.…

SAİT ÇETİNOĞLU: Yıkıntılar Arasında: Zabel Yesayan’nın 1909 Kilikya Katliamı Tanıklığı

1909 yılının Nisan ayında iki aşamada gerçekleşerek 30 bine yakın Ermeni’nin katledildiği[1] ancak sonrasında  24 Nisan 1915’in gölgesinde kalan 1915 Soykırımının provası niteliğindeki Kilikya Katliamlarının[2] tanığı olan, bu coğrafyanın cesaretli ve güçlü kadını Zabel Yesayan’ın[3],

Marc Nichanian tarafından felaketin karşısına dikilen bir birinci şahıs anlatısı olarak nitelenen Yıkıntılar Arasında[4] adlı tanıklığı, coğrafyasındaki okuyucularla Kayus Çalıkman Gavrilof’un diliyle nihayet yüz yıl sonra buluştu. …