Kadir Akın: 20’leri ve Paramaz’ı Unutmayalım!

1914 Haziran’ın da, Sosyalist Hınçak Partisi’nin 120 üyesi,17 Eylül 1913’de Romanya’nın Köstence şehrinde yapılan 7. kongresinde, İttihat ve Terakki yöneticilerine suikast düzenlenmesi kararı aldığının ihbar edilmesi üzerine apar topar bir şekilde tutuklanırlar. Henüz tarihe “Van olayları” olarak geçen1915 yılının 24-25 Nisan’ı yaşanmamıştır.

Tutuklananların bir kısmı araya giren aracılar ve verilen rüşvetlerle salıverilirler.…

Baskın Oran: 1964 Sürgünleri: Kıbrıs Meselesi mi, «Prensip» Meselesi mi?

1964 Sürgünleri konusuna, önce kısa bir teknik bilgi vererek başlamakta yarar var:

16 Mart 1964 tarihinde Türkiye, 30 Ekim 1930’da Yunanistan’la yaptığı “İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Mukavelenamesi”ni[1] tek taraflı olarak feshetti. Bu fesih kararının uygulanmasına anlaşmanın hükümlerine göre altı ay sonra başlanması gerektiği halde[2], T.C. hükümeti iki ayrı maddeye dayanarak uygulamayı hemen devreye soktu.…

Hıristiyan Protestanlar ve Kızılbaş Mezhebinin Doğuşu

“Bir halkı tanımak, aynı zamanda bir coğrafyayı tanımaktır” diyerek, kitabı tanımlayan Nisan Yayımcılık, halkları, yani ezilenleri egemen sınıflar tarafından yazılmış “kaderini” değiştirmek üzere harekete geçirmenin yolu onları, sosyo-ekonomik koşullarıyla, tarihiyle, geçmişiyle, bugünüyle, kültürü, dini-mezhebi, inancıyla, korkuları, özlemleri, duygu dünyalarıyla vb. bir bütün tanımaktan geçtiğini belirtiyor.

Yayınevinin önsözünde devamında şu ifadelere yer veriliyor:

Kadim halklar ve inançlar coğrafyası olarak Küçük Asya ya da Anadolu’nun gerçekliklerinden biri de hiç kuşku yok ki, Kızılbaşlık mezhebi ve öğretisidir.…

Prof. Hamit Bozarslan: Bugünkü Türkiye’nin temelinde İttihad ve Terakki’nin en ufak bir saldırıya uğramadan başlattığı I. Dünya Savaşı ve soykırım var

Türkiye tarihi bir dönemeçten geçerek demokrasi dışına doğru adım adım sürüklenirken, Ortadoğu bu süreci çok daha hızlı geçerek, yeryüzünde yaratılan ortak medeniyetin dışında bir yerde konumlanmış görünüyor.

Toplumsal hafızanın kaybolduğu, kültür ve bilgi birikiminin tahrip edildiği bu çağın ortaya çıkardıklarını tanımlamak da yine tarihçilere ve siyaset bilimcilere düşüyor.

‘Nereye gidiyoruz’ sorularının neden olduğu korku ve paniği açıklamada yardımcı olan, toplumların medeniyet içindeki kırılma ve kırılganlık süreçlerini yakından izleyen isimlerden biri de tarihçi ve siyaset bilimci Prof.…

Hovsep Hayreni: Osmanlı dönemi, Kürt otonomisi ve Ermeniler aleyhine işleyen süreç

Sultan Selim 1514 Çaldıran zaferinde kendisine büyük yardımı dokunan Kürt aşiret ve emirlerini daha kalıcı işbirliğine teşvik etmek amacıyla mükâfatlandırır. Gelecekte Kürtlerin savaş hizmetlerini güvenceye alacak şekilde Bitlisli Molla İdris’le anlaşmaya varır. Böylece imparatorluğun doğu sınırında savunma işiyle birlikte yerel otorite olma imtiyazı da Kürt feodal beylerine verilir. Bu tercihte din faktörünün de önemli bir rolü vardır.…

Friedrich Engels: AVRUPA TÜRKİYESİ’NİN DURUMU NE OLACAK?

BU soruyu, Avrupa devlet adamlarının, inatçı budalalıkları, kemikleşmiş rutinleri ve miras aldıkları ruhsal tembelliklerinden dolayı bir karşılık bulma girişiminden bile nasıl ürktüklerini gördük. Aberdeen ve Palmerston, Metternich ve Guizot ve bunların adları hiç bir zaman anılmayacak olan 1848 ile 1852 yılları arasındaki cumhuriyetçi ve anayasal ar- dıliarının hepsi, bu sorunun çözümünden umut kesmişlerdir.…

Sait Çetinoğlu: Lozan: Kolonyalizmin Boğaz’a bir vasal görevlendirmesinin kısa hikayesi

1. Birinci Büyük Savaşın Sonu ve Osmanlının İşgal’i


30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesine göre teslim olan Osmanlı Devletinin çeşitli yerleri “işgal” edilir. Bu bir takım bölgelerde sembolik küçük bir “güç” bulundurulması şeklindedir. Bu birliklerin büyük bölümü İngilizler tarafından teşkil edilmiştir. İlginç olan İngilizlerin işgaline hiçbir yerde karşı çıkılmamış ve direnç gösterilmemiş olduğudur.…

Friedrich Engels: Türkiye Sorunu

BATI Avrupa ve Amerika halkının, Türkiye olaylan konusunda doğruya yakın bir yargıya varmalan olanağı ancak son zamanlarda doğmuştur. Yunan isyanına kadar (1) Türkiye, niyet ve amaç ne olursa olsun, bir terra incognita idi ve halk arasındaki alelade bilgiler, tarihsel gerçeklerden çok, Arap usulü gece eğlentilerine dayanmaktaydı. Resmi diplomatik memurlar, yerinde bulunmuş olmaktan ötürü daha doğru bilgiye sahip olmakla övünüyorlardı; ancak bu resmi görevlilerden hiç biri, hiç bir zaman Türkçe, Güney Slavca, çağdaş Yunanca öğrenme zahmetine girmedikleri ve Rum çevirmenlerle Frenk tacirlerin ilgilendikleri konulardaki bilgilerine bağlı kaldıkları için, onların bilgileri de bir hiçten başka bir şey değildi.…

Sait Çetinoğlu: Lenin Yönetimindeki Bolşeviklerin Milli Mücadele’ye katkıları üzerine

Tuhaf kader cilveleri vardır. Eğer Lenin çarlığı yıkmasaydı ve Rusya zafer gününe erişse idi, İstanbul Rus olacaktı. İnsanın acaba bir İstanbul köşesine Lenin’in büstünü koysak mı, diyeceği gelir. Falih Rıfkı Atay[i]

Okuyucu Falih Rıfkı’nın sözlerini, abartılı bulabilir ama bir gerçekliğin ifade edilmesidir. Milli Mücadele döneminde Sovyet yardımının ne kadar önemli olduğu, Türk-Yunan savaşında, Yunan Ordusunun grevinin yanında, Sovyetlerin mali ve askeri yardımının tayin edici bir etkisinin olduğu kuşkusuzdur.…

Gülşen İşeri: Mustafa Suphi’lerden bu yana ‘devlette süreklilik…’

Karadeniz denilince akla mikro milliyetçilikten tutunda ırkçılığa, HES’lerle mücadeleden Terzi Fikri’nin hikayesine kadar uzanan, iç içe geçmiş bir sarmaldan söz edebiliriz. Karadeniz hırçındır, derindir, yaralıdır, inatçıdır! Bir de ‘komünist’ düşmanıdır!

80 sonrası yaşanılan ‘temizleme’ politikası Fatsa’nın sembol belediye başkanı olan Terzi Fikri’nin (Fikri Sönmez)getirdiği yenilikleri de alıp götürmüştü. 80 sonrası Fatsa’ya yapılan operasyonda Terzi Fikri tutuklandı.…