Bir süredir memlekete hakim olan ruhun taşralılığından ve merkezin de taşralaştığından daha sıklıkla bahsedilir oldu. Oysaki Türk siyasal kültürünü belirleyen temel dinamiklerden de biri olan, merkez ve taşra arasındaki gerilim hayli zamandır süregelen bir tartışmadır aynı zamanda. Osmanlı’nın son dönemlerinden yavaş yavaş başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ivme kazanan Batılılaşma, aydınlanma ve modernleşme çabalarının yarattığı başta merkezde olmak üzere vuku bulan ve taşraya da dayatılmaya çalışılan “medeniyet” dönüşümleri ise bu hususa yeni bir yön katmıştır.…
Kategori: Türkiye
Ragıp Zarakolu: Kendi coğrafyası ile barışamamak
Artık kitap yasaklamaya, mahkemeye vermeye gerek yok. Muhbirlerimizin ‘tepki’si, kitapların toplu iadesi, dağıtılmaması için yeterli oluyor.
Şimdi de DERSİM adına taktılar, PONTOS’dan sonra. Acaba dünyada kendi coğrafyası ile takıntılı olan bir başka ülke daha var mıdır?
12 Eylül döneminde ERMENİSTAN adına takmışlardı. Yabancı turist rehberlerinin gözaltına alındığı olmuştu. Ellerinde tarihî Ermenistan’ın zikredildiği haritalar var diye.…
Ragıp Zarakolu: Ermeni fobisi
Geçen hafta Avrupa parlamentosunda Ermeni fobisini tartıştık. Maşaallah fobi deyince hiç biri eksik değil. Borsa da hisse senetlerinin iniş çıkışını takip etmek gibi bir şey. Antisemitizmden, Rum ve Ermeni fobisine, Kürt fobisine uzanan bir sinsile. Bu arada “kafir” oldukları için Süryani/Keldaniler de paylarına düşeni elbette alıyorlar. Nasturi desen, o mesele zaten 1924/25 de “hal’olmuş” Hakkari/Çölemerk’de…
Son dönemde, herhalde Ergenekon çevresi ile yeniden flört yapma sonucu, Ermeni fobisi yeniden tırmanışta.…
Müslüman gibi davrandık yine de ‘gavur’ dendi
Ermeni Soykırımının üzerinden 100 yıl geçti. Tanıkların ve onların çocuklarının anlatımlarıyla 1915 Katliamı ve devamında Ermenilere reva görülenlere dair yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Çok sonradan Ermeni olduğunu öğrenen Hadi Gümüş, yıllarca türlü eziyetlere maruz kaldığını söylüyor. Yıllarca Müslüman olarak yaşayıp aynı zamanda ‘gavur muamelesi’ gördüğünü ve yaşadığı sıkıntıları gazetemize anlatan Gümüş, soykırıma rağmen Ermenilerin, bu topraklarda kardeşlik bağlarının olduğu, birlikte yaşanan günlere hasret olduğunu söyledi.…
Hranouch Kharatian: Dersim’de kimlik arayışı 1. Bölüm: Dersim kimlikleri
Ermenistanlı etnolog Hranouch Kharatyan Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze izlenen Türkleştirme politikalarının Dersimliler üzerindeki etkisini inceliyor. Osmanlı’dan günümüze Dersim’in farklı toplulukları kimliklerini farklı şekillerde tanımladılar. Ama onların tanımlarından bağımsız olarak devletler her dönemde bu toplulukları yakından izledi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde “kimlik hakkının” geçirdiği evrimler
Türkiye halkına « Türk » kimliğinin yoğun bir şekilde aşılanması ve « Türk» isminin verilmesi programı politik, ideolojik-kültürel ve zorlayıcı idari yöntemler aracılığı ile modern bir ulus devlet yaratmak için Kemal Atatürk tarafından düzenlenmiştir.…
Tahir Elçi Cinayeti 3. Yılında, Halen Dava Açılmadı
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden 3 yıl geçti.
Yarın (28 Kasım) Elçi suikastının 3. yıldönümü ancak bu sürede olayın fail/failleri bulunmadığı gibi dosyada hiçbir gelişme kaydedilmedi.
Konuya ilişkin araştırma önergesi veren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, “Elçi’nin ölümünün araştırılmasının, geçmiş dönemde yaşanmış pek çok faili meçhul cinayetin aydınlatılması adına da bir adım olacağını” ifade etti.…
Tanil Bora: Ebed-Müdded İttihatçılık
1 Kasım 1918, İttihat ve Terakki Cemiyeti kendini feshetmişti. Yani bir hafta önce, ilk hücresinin kuruluşu 1889’a uzanan Cemiyet’in resmen bitişinin 100. yıldönümüydü. “Resmen” diyorum, zira İttihatçılar Millî Mücadele’nin örgütlenmesinde yer aldılar ve ancak Mustafa Kemal’in iktidarını pekiştirme sürecinde tasfiye edildiler. Celal Bayar’ın meşhur “benim esas partim İttihat ve Terakki’dir” sözünün imâ ettiği gibi, İttihatçılığın ‘bünyeden hiç çıkmayan’ bir mensubiyet olduğuna dair bir ‘giz’ de zihinlerde saklanır.…
Ragıp Zarakolu: Türkiye solunun arkeolojisini yapmak
Mete Tunçay, Türkiye solunun tarihine yönelen ilk siyaset bilimci akademisyenimizdir. Zaten Doçentliğini de “Türkiye’de Sol Akımlar” adlı araştırması ile almıştı. (1) Siyasal düşünce tarihine ve onun klasiklerine ilişkin çok önemli kitapları kazanmıştır. Öyle pek kolay bir dönem değildi. Bu konuda Ankara’da Sosyalist Kültür Derneğinde ilk konferans verdiğinde, konferansı izleyen eski komünist, sonra Kadrocu, sonra Kemal ve İsmet’in biografisti Şevket Süreyya kendisini heyecanla kutladıktan sonra şöyle diyecekti.…
Mustafa Bayram Mısır: Lazların Asimilasyonu Üzerine Bazı Gözlem ve Değiniler
Türkiye’de burjuvazinin içinde geliştiği tarihsel ideolojik bağlam, daha 1904’te Akçuraoğlu Yusuf tarafından “belirlenmiş” ya da “sadece yazılmıştı”. Yusuf’a göre, İslamlaşmak mı Türkleşmek mi gerçek çözümdü belli değildi ama ikisi de uygulanabilirdi.[1] Daha sonra Ziya Gökalp’in[2] bunları sentezlediği sır değil. Birinci Dünya Savaşı’na emperyal heveslerle taraf olmaya götüren bu sentez Alman subayların akıl hocalığında utanç verici Ermeni Katliamı’nı ideolojik olarak “mazur” kılmıştı.…
Sait Çetinoğlu: Devrim Maratonunun Alçakgönüllü Efsanevi Koşucusu: Zakir Koçak
Devrimci hareketin hafızasına, son yıllarda hareketin içindeki kişiler anıları ile önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Bu yayınlar hem solun, hem de mücadele tarihine ışık tutarken, günümüzü geçmişe bağlamakta ve bir ortak hafıza oluşturarak, içinde bulunduğumuz amnezi ortamından ve hastalığından kurtulmada önemli etmendirler.
Sosyalizm ve özgürlük mücadele tarihimizin uzun soluklu çınarı Doğan Özgüden’in öncü yayını Vatansız Gazeteci başlıklı anıları ile başlayan mücadele hafızamızın oluşturulma sürecini, mücadele içinden günümüze ulaşan bir çok devrimci de anıları ile omuzlamakta ve ortak mücadele hafızasını oluşturmada katkıda bulunmaktadır.…