Ümit Kıvanç: Ey Türk İslâmcısı!

Sana adalet demeyeceğim, Türk İslâmcısı; haktı, hukuktu, eşitlikti, bunların sözünü bile etmeyeceğim; tevazunun dahi adını anmayacağım. Bunların hepsi sana yabancı. Senin dostun faşistler artık. Kainata dair iddiasına, insan olarak itikadına ihanet etmiş bir ırkçısın; fakat, ‘haydi bunu izah et bakalım’ da demeyeceğim. Bu senin ne kadar inandığın sahiden şüpheli bir ahirete intikal ederken sırtında taşıyacağın yüktür.…

Ümit Kıvanc: Arkamı döndüm, halt etmişim

1996’ymış. Hatırlamıyorum tarihi. Çok zaman oldu, diyebilirim yalnızca. O zaman tanıştık. Ne istediğini bilen, nasıl yapacağını bilmeyen biriy­di. İstediği benim de isteyeceğim bir şeydi, yardı­ma gittim. Gazeteyi tasarlarım, iki hafta çıkması­na yardımcı olurum, dedim.

Sanırım dört-dört buçuk ay geçirdim AGOS’ta. Herkes yeniydi, herkes tecrübesizdi. İki günlük işi dört-beş günde yapabiliyorduk, geceyarılarına kadar çalışıyor, boyuna sabahlıyorduk.…

Ümit Kıvanç: Dink davasında gelinen aşama

Ümit KıvançDink cinayeti davasında yeni hafta dolayısıyla, gelinen noktaya dair toparlamamız. Özellikle gazeteci arkadaşların dikkatine.

Cinayette katkısı veya ihmali olan polisler, 9 yıl sonra, nihayet, tetikçilerle birlikte, aynı davada yargılanıyor.

Yeni iddianame sürecinde bazı polisler tutuklanmıştı, FETÖ bağlantısı nedeniyle bunlara eklenenler oldu.

İlk cinayet davası müsamereydi, orada adaletle alay edilmişti. Bu sefer dava sahici olabilir, ama güçlü engeller var.…

Ümit Kıvanç: Hrant neydi?

Hrant üç beş ulustan on milyonlarca insana, işlenmiş suçun, yaşanmış felaketin, bugün hâlâ tesirli zehrinden arınma yolunu önerme cesareti gösterebilmiş adamdı. Böyle insanlarla karşılaşmak, her zaman her yerde herkese nasip olmaz.

Dışarıdan gelen, beklenmedik bir sesti. Bir uyandırıcıydı. Her şeyi dışarıda bırakmış, öyle yapınca her şeyin dışarıda kalacağını, size dokunmayacağını sanmış, anlam veremediğiniz huzursuzluğunuz veya kaçmaya çalıştığınız suçluluk duygunuzla öyle, abuk sabuk oturmuş uyukluyordunuz.…

Ümit Kıvanç: Tarihe kayıt: AP’de soykırım kararı

Ümit KıvançAvrupa Parlamentosu, “Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümü” başlığı altında yaptığı oturumda “Ermeni soykırımı”nı tanıdı. Parlamento, Türkiye’ye de çağrı yaptı, 1915’te Anadolu’da yapılan katliamı “soykırım” olarak tanımasını ve arşivlerini açmasını istedi.

Ankara’nın ilk tepkisi, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’dan geldi. Bozkır, kendi deyişiyle “yüz milyonlarca Avrupalı’yı temsil eden” Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nun kararının “Türkiye ve Türk milleti için yok hükmünde” olduğunu ileri sürdü.…

Ümit Kıvanc: Hrant’ın Arkadaşları kadar taş düşsün kafanıza

umit-kivancHaydi bakalım, yine bir “Hrant’ın arkadaşları” çekiştirmesi başladı. Sekiz yıldır mahkeme önlerinde, sokakta, medya âleminde cinayetin ardındaki sahici örgütlenmenin ortaya çıkarılması için uğraşan, 19 Ocak’larda Hrant için anma etkinlikleri ve toplantıları örgütlemeye çalışan bir grup insan üzerinden kim hangi meselesini halledecek, hangi rantı sağlayacak, hangi siyasî tavrını haklı çıkaracak, anlamak zor, ama vaziyet bu.…

Ümit Kıvanç: Cinayeti Cemaat’e yıkma tezgâhı

Hrant’ın öldürülmesini Cemaat’in üstüne yıkma operasyonu başladı. Katil Ogün Samast’ı hapishaneden getirtip konuşturuyorlar. Olan biten zerre kadar güven uyandırmıyor.

İzlenimim, Ogün Samast’a birşeyler vaat edilip, talimata uygun şekilde konuşturulduğu. Cemaat’le bağlantılı bilinen Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i cinayetten önce tanıyıp tanımadığını falan sormuşlar. Samast’ın ifadesidir diye yayımlanan haberlere bakınca başka türlü düşünmek mümkün değil.…

Ümit Kıvanç: Türk solu ve 24 Nisan: ÖDP örneği

Birkaç yıldır 24 Nisan’larda düzenlenen soykırım anmalarına Türk solunun belli başlı gruplarının katılmayışını alışageldiğimiz ufak siyasî hesaplara bağlıyordum. Anmalar Dur-De Girişimi’nce düzenleniyor, dolayısıyla Dur-De’nin DSİP bağlantısı, bu partiyle birarada eylem yapmak istemeyenler için katılmama bahanesi yaratıyor sanıyordum. Meğer sorun, aslında bilmeme rağmen bilmezden geldiğim yerdeymiş. Bir defa daha, hem de çok acı bir vesileyle, Türk solunun basbayağı “Türk” solu olduğu gerçeğiyle yüzyüzeyiz.…