İrfan Aktan: Kobanê’de Kürtler, sosyalistler ve emperyalistler

Irak işgali sürecinde Türkiye’deki sol cenahta beliren anti-emperyalist, işgal ve savaş karşıtı hareketlerin içine düştüğü bazı çıkmazlar, ABD’nin Kobanê desteği dolayısıyla yeniden belirmiş durumda. Kürt hareketinin temel stratejisini Kürt hareketiyle omuz omuza duran bazı Türk solcularının da yeteri kadar idrak edemediğini görüyoruz.

Türkiye Komünist Partisi’nin en yetkin ismi olan Aydemir Güler, ABD’nin Kobanê’ye yönelik kısmî desteği üzerinden Kürtleri solculuktan ihraç etmiş.…

Sait Çetinoğlu: TÜRK KİMLİĞİNİN İNŞASI HALKLARIN ACILARIYLA YOĞRULMUŞTUR!

Sait ÇetinoğluLiteratürde kimlik, çıkış noktası itibariyle bir yandan kişisel yani doğuştan gelen bir takım referanslara dayandırılmasına rağmen, kimlik sonradan kazanılan ve kültürel kodlar üzerinden kurulan bir algı biçimidir. Tanıma ve tanınmayla ilintili olarak iki yönlü bir kavram olan kimlik Hem bireysel düzeyde ben kimim, hem de toplumsal düzeyde biz kimiz sorusuna verdiğimiz ve karşı taraftan aldığımız yanıt bireysel ve kültürel kimliğimizin cevabı olmaktadır.…

SEVAN NİŞANYAN: Cumhuriyetin batılılığı değil mesele, olamayışı son bölüm

Ümit Kardaş’ın yazısına ilişkin kırık dökük notlarımıza devam. Kardaş’ın yazısı çok değişik ya da çok yanlış olduğundan değil, öyle denk geldi, ondan.

“Halkın geri, İslam ve Arap etkisine açık kabul edilmesi, oryantalist bir bakışla ötekiyi işaret eder. (…) Modernleşmeci milliyetçilikler, Batı oryantalizminin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar ama aynı zamanda kendi oryantalizmlerini de üretirler.

BASKIN ORAN: AKP ve IŞİD: İslamcılık ile Şiddet

Erdoğan’ın takıntılı bir insan oluşu çok konuşuluyor. “Takıntılı” derken, sadece olumsuzluk değil, kendine yarar sağlama açısından da düşünün. Mesela Erdoğan alla turca başkanlığa da takmış durumda, yani seçilmiş padişahlığa. Ama haklısınız, takıntı deyince asıl, başkalarına düşmanlığı anlamak normal.

Erdoğan bu ikinci anlamda mülti-takıntı bir kişilik. Gündelik lisanla “kafayı taktı” diyebileceğimiz öyle insanlar ve gruplar var ki, ortak paydaları Erdoğan’a biat etmemek olan bu unsurların çeşitliliği hayret verici: Gazeteciler, bürokratlar, iş insanları, yargı mensupları, öğrenciler, “Paraleller”, Esad…

Bu çeşitlilik karşısında, bu yazıda cumhurbaşkanımızın sadece dış politika takıntılarına değineceğim.…

SAİT ÇETİNOĞLU: Orantısız Zekadan Orantısız Çalışma: Ağır kitap

SeVan Nişanyan’ın yayınlanma serüvenini yakından izlediğim son çalışması Ağır Kitap, bir başucu kitabı olarak Propaganda Yayınları tarafından okuyucularla buluşturuldu.

2007’den cezaevi sürecine kadar çeşitli yerlerde yazdıkları ve çeşitli platformlarda yaptığı konuşmaları ile polemiklerini içeren Ağır Kitap gerçek anlamıyla ağır; Hem içerik hem hacim bakımından.

Malum bir şeyi sahibi daha iyi anlatır SeVan kitabını şöyle özetliyor: Konular malum.

SEVAN NİŞANYAN: Cumhuriyetin batılılığı değil mesele, olamayışı (Bölüm 2)

Değerli yazar Ümit Kardaş’ın Cumhuriyet ideolojisine dair yazısını didiklemeye devam ediyoruz.

“Cumhuriyet yönetimi, Batı teknolojisi ile yerli kültür arasındaki sentezi veya içeriden bir reformu kabul etmeyen radikal bir tavrı sergiledi… Osmanlı döneminde geleneksel ile Batılı değerler arasında … senteze gidilmeye çalışılmıştı. Cumhuriyet ise geleneği tamamen ret ediyordu.” demiş yazar.

“Vah vah keşke reddetmeseydi” dediğimiz yerli kültürün iki ufak kusuru vardı, onları da anmış olalım.…

SEVAN NİŞANYAN: Cumhuriyetin batılılığı değil mesele, olamayışı (Bölüm 1)

Ümit Kardaş benim değer verdiğim ve yazılarını çoğu zaman beğenerek okuduğum bir yazar. Taraf’taki son yazısına http://www.taraf.com.tr/yazilar/umit-kardas/cumhuriyet-oryantalizmi/30914/ itirazlarımı dostane bir tartışma olarak değerlendireceğini umarım.

“Osmanlı aydını, Batılılaşmayı ya da medenileşmeyi sadece aydınlanma olarak anlamıştır. [Oysa Batı sadece 18. yüzyıl düşüncesi olan aydınlanmadan ibaret değildir.]” demiş Ümit Kardaş.

Bu doğru değil. Velev ki kısmen doğru da olsa, temelinde yatan çıkmazı gözardı edersek yanılırız.…

BİLGEHAN UÇAK: Sevan’ı Bırakın Artık

Yetmez mi bu kadar eziyet?

Bu kadar işkence?

Bu kadar toplumdan uzaklaştırmaya çalışma?

Bu kadar soyutlama?

Bitmedi mi?

Ne kadar sürecek daha?

Söyleyin bilelim.

Ne kadar daha eziyet edeceğiz Sevan Nişanyan’a?

Ne kadar daha utanmamayı başaracağız?

Acayip zeki bir adamdan faydalanmak yerine onu daha ne kadar dört duvar arasında tutacağız?

Ne zaman rahatlayacak, ne zaman “yeter bu kadar” diyeceksiniz?…

Suphi Nejat Ağırnaslı: Cadı kazanında kaynayan günahlar

“Kapitalizm, anti-feodal mücadelede ortaya çıkan olasılıkları yıkıma uğratan bir karşı-devrimdi ve bunlar, gerçekleşmiş olsalardı, bizleri, devasa can kayıplarından ve dünya çapında kapitalizmin gelişimine damgasını vuran doğal çevreden muaf tutabilecek olasılıklardı.” [1]

Silvia Federici

Yukarıdaki cümleler sevgili Öznur Karakaş’ın çevirisiyle Otonom Yayıncılık’tan yeni çıkan ve Silvia Federici’nin kaleme aldığı “Caliban ve Cadı” adlı kitapta geçiyor.…

HAYKO BAĞDAT: HDP zararlı çıktı

Her şey Kobani’den gelen o acil mesajla başladı:

“Sınır kapısı IŞİD’in eline geçmek üzere. Bu gece katliam olur. Bir şeyler yapın, durum kötü.”

HDP yöneticileri toplantı üstüne toplantı yaparak bu katliamı durdurabilmek için Kobani’ye ellerinden gelebilecek desteği sunmanın yollarını aramaya başladılar. Zaten günlerdir akrabalarının karşı karşıya kaldıkları büyük tehlike sebebiyle rahat uyku uyuyamayan, bir taraftan barış sürecinin ağırlığını taşıyan, bir taraftan kendilerini tarihe not düşülen bu onurlu direnişin bir parçası olarak hisseden insanların en zor kararlarından birini verme anıydı.…