Hovsep Hayreni : Türkiye’de Nefret Suçları ve Devletin Sırıtan Sorumluluğu

Son zamanlar üst üste gelen nefret suçları Türkiye’de ötekileştirilen ve düşmanlaştırılan gruplar için yeni bir tedirginlik ortamı yaratıyor. Umulan da budur esasen. Hedef toplulukların kendi içine kapanıp sinmesi ve özellikle “gavur”ların ülkeyi terketmesi murad ediliyor olmalı. Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehditler içinde bu mesaj verilmiş zaten.

Hrant Dink cinayeti toplumda yarattığı duygu patlamasıyla amacının tersine işlev görmüş, sesi kısılmak istenen Ermenilerin ve genel olarak ötekilerin daha cesaretli konuşabilmesine vesile olmuştu.…

Herkül Millas: Türkiye Aydınlanma’nın neresinde?

Aydınlanma hareketi 18. yüzyılda, ancak sayılı birkaç ülkede yaşandı. Felsefede, siyasette, bilimde ve sanatta yeni bir dünya doğdu. Bugün bazı ülkeler bu dünyanın mirasçılarıdır.

Sözü Kant’a bırakıyorum. Kendini nasıl gördüğünü anlatıyor. 1785 yılında “Aydınlanma nedir?” adlı yazısından birkaç cümle:
“Aydınlanma, insanın kendi kendisine mal ettiği olgunlaşamama durumunu terk etmesidir. Olgun olmamak, başka birinin yönlendirmesi olmadıkça insanın düşünememesidir.…

Cengiz Aktar: Türkiye barut kokuyor

Manzara: Elde enva-i çeşit harita, kapı kapı dolaşıp komşularından, bölgeden, dünyadan mütemadiyen hak talep eden, görüşlerini dayatan, olmadı istediğini zorla alan bir Türkiye! Müzakere, diyalog, istişare, uluslararası hukuk normları ile işi olmayan zorba bir devlet.

Tıpkı içerde uygulanan ve halkın hatırı sayılır bir bölümünü dışlayan “rejime mahsus hukuk” anlayışı gibi dışarda da taraf olduğu veya olmadığı uluslararası akitleri hiçe sayan ve kendi uluslararası okumasını dayatan bir rejim.…

Alin Ozinian: Türkiye’de tarih tarihçilere bırakılır mı?

“1915’de Ermenilere uygulanan zoraki göç ve katliamların bir imha hareketine dönüşmesi dünyada otuzdan fazla ülkede soykırım olarak adlandırılıyor.

Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye askeri harekâtından hemen sonra ABD yıllarca önüne gelen soykırım tasarısını hızla oylayıp onayladı. Bu gelişmenin ardından, Ankara “en rasyonel” teklifini tekrarlamakla yetiniyor: “Tarihi tarihçilere bırakalım, bizim arşivlerimiz açık, kimse Türklere soykırımcı diyemez.”…

Tamer Çilingir: 96 yıllık yalanlar ve 29 Ekim

Ulusal bayramlara yüklenen anlam genel olarak karanlık bir devrenin sona erdirilip aydınlık bir sürecin başladığı önemli tarihlerin hatırlanmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından aynı anlamı taşıyan birden fazla gün vardır. Bugüne kadar kutlanmaya devam eden 23 Nisan (1920’de Ankara Meclisinin açılışı), 30 Ağustos (1922’de Yunan ordusunun yenilgiye uğratılması) ve 29 Ekim (1923’de cumhuriyetin ilan edilmesi) bunların en önemlileridir.…

Azınlıklar Nasıl Azınlık Oldu?

Sivas Üniversitesi öğretim görevlisi Sinan Laçiner ile bir söyleşi.

– Elmas Gören: Türklük vurgusunun ve milliyetçi-militarist söylemin siyasette yeniden egemen hâle geldiği bir dönemde varlıkları ve geçmişleri görünmez kılınan azınlıkların ne yaşadığının bilinmesi daha çok önem kazanıyor. Mustafa Kemal’in “Bu memleket tarihinde Türk idi, o halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır” sözünden hareketle soracak olursak, gerçekten tarihsel hakikat böyle miydi?

Ragıp Zarakolu: Kendi coğrafyası ile barışamamak

Artık kitap yasaklamaya, mahkemeye vermeye gerek yok. Muhbirlerimizin ‘tepki’si, kitapların toplu iadesi, dağıtılmaması için yeterli oluyor.

Şimdi de DERSİM adına taktılar, PONTOS’dan sonra. Acaba dünyada kendi coğrafyası ile takıntılı olan bir başka ülke daha var mıdır?

12 Eylül döneminde ERMENİSTAN adına takmışlardı. Yabancı turist rehberlerinin gözaltına alındığı olmuştu. Ellerinde tarihî Ermenistan’ın zikredildiği haritalar var diye.…

Friedrich Engels: AVRUPA TÜRKİYESİ’NİN DURUMU NE OLACAK?

BU soruyu, Avrupa devlet adamlarının, inatçı budalalıkları, kemikleşmiş rutinleri ve miras aldıkları ruhsal tembelliklerinden dolayı bir karşılık bulma girişiminden bile nasıl ürktüklerini gördük. Aberdeen ve Palmerston, Metternich ve Guizot ve bunların adları hiç bir zaman anılmayacak olan 1848 ile 1852 yılları arasındaki cumhuriyetçi ve anayasal ar- dıliarının hepsi, bu sorunun çözümünden umut kesmişlerdir.…

Rosa Luxemburg: Sosyal Demokrasi ve Türkiye’de Ulusal Savaşımlar

I. Türkiye’de Durum

Parti basınında, hepimiz Türkiye’deki olayları özellikle de Rus tarafının saltdiplomasi entrikalarıyla örülmüş bir oyunun saf bir ürünü olarak sunma girişimlerine sık sık rastlarız [A] Hatta zaman zaman basında Türkiye’deki zulmün aslında yalan olduğunu, Başıbozukların dini bütün Hıristiyanlardan oluştuğunu ve Ermeni isyanlarının Rus rublesine satılmış ajanların işi olduğunu iddia eden sözler bile duyuyoruz.…

Cuma Çiçek: Kürtler, Araplar ve Sınırlar

Siyaset sosyolojisi, devlet ve formel siyasi kurumlara odaklanan klasik siyaset biliminden farklı olarak siyaset ve toplumu ilişkisel bir çerçevede ele almayı önerir. Siyasi rejimi, siyaset alanını ve kamu politikalarını belirleyen/şekillendiren sınıf, toplumsal cinsiyet, etnisite/ulus, din, kuşak, elitler, sosyal gruplar gibi toplumsal dinamiklere odaklanır. Farklı toplumsal dinamiklerin siyaset üzerindeki etkisini merkeze alan çalışmalar olduğu gibi, siyaset kurumunun bu toplumsal dinamikleri nasıl etkilediğini, dönüştürdüğünü ya da süreklileştirdiğini inceleyen çalışmalar da söz konusu.…