Nazan Maksudyan: Soykırım ve Çocuklar

Önce 1894-1896 Hamidiye Katliamları, ardından 1909 Adana Katliamı, son olarak 1915’te Ermenilerin yaşadığı coğrafyaya istisnasız yayılan sistematik ve organize soykırım neticesinde çok sayıda Ermeni çocuk yetim kalmıştır. 1915 katliamlarını, olayların birincil tanığı ve öznesi çocukları (yetimleri) merkeze alarak anlama çabası, sahiplenme ve mülkiyet mücadelesini ön plana çıkarır. Ergenlik yaşlarında olan erkek çocukları hariç tutarsak, çocuklar yetişkin erkekler gibi ilk anda öldürülmemiş ve sürgün kafilelerinde kadınlarla beraber yol almıştı.…

Tim Arango: “Ermeni soykırımının Sherlock Holmes’u” kayıp kanıtları ortaya çıkarıyor

Türkiye, yüzyıldan uzun süredir, tarihçilerin 1. Dünya Savaşı’nın kıtalara yayılmış durumda olduğu 1915’te başlamış bir soykırım olarak kabul ettiği Ermeni katliamlarının örgütlenmesindeki rolünü inkâr ediyor. Türk inkarcılığı, soykırım planlayıcılarını mahkûm eden savaş sonrası mahkemelerin orijinal belgelerinin hiçbir yerde bulunamadığı argümanına dayanıyor.

Devletin katliamlardaki suçunu ortaya çıkarmak için dünyanın dört bir yanından belgeleri bir araya getirerek onlarca yıl soykırım üzerine çalışmış Clark Üniversitesi’nden bir Türk tarihçi olan Taner Akçam, bu mahkemelerden orijinal bir telgrafı Kudüs’teki Ermeni Patrikhanesinin arşivinde açığa çıkardığını söylüyor.…

Dersim Katliamının üzerinden 80 yıl geçti

25 Aralık 1935’te başlayan ve 4 Mayıs 1937 tarihinde resmileşen operasyonlarda öldürülenlerin, sürgüne gönderilenlerin acısı Dersimlilerin hafızalarında tazeliğini koruyor. AKP iktidarı döneminde Dersim Katliamı sık sık gündeme getirildi. Ancak bugüne kadar katliamla hesaplaşma adına tek bir adım atılmadı.

RESMİ ÖZÜR İÇİN BAŞVURU YAPILACAK

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız Dersim Barosu Başkanı Barış Yıldırım, yaşanan katliamla ilgili daha önceden birçok dava açıldığını ve çeşitli adımların atılması için çabalar sarf ettiklerini belirterek, “Dersim Barosu olarak resmi özür yapılması için soykırımın yıl dönümünde başvuruda bulunacağız” dedi.…

Serdar Korucu: Ermeni Soykırımında Bir Koruyucu Dağ: Şengal/Sincar

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 24 Nisan’ı 25 Nisan’ı bağlayan gece hava harekatı düzenlediği yerlerden biri Ankara’dan yapılan açıklamada yer aldığı ismiyle Sincar, yaşayanlarının adlandırmasıyla Şengal’di.

Ezidilerin tarih boyunca etraflarında yaşadıkları üç dağdan biri olan Şengal, son olarak IŞİD’in işgali ile dünya kamuoyunun gündemine gelmişti. Bugünse bölge Barzani yönetimi ile PKK arasında gerilim noktalarından biri.…

Nazan Maksudyan: Unutulmuş Soykırım ya da Senede Bir Gün

Ronald Grigor Suny’nin kapsamlı çalışması Ancak Çölde Yaşayabilirler: Bir Soykırımın Tarihi, (Aras Yayıncılık, 2016) Ermeni soykırımına dair neredeyse eksiksiz bir anlatı sunan muazzam bir kitap. Suny, A’dan Z’ye konunun tüm veçhelerini inceliyor; öncesinden sonrasına soykırımın kronolojisini kurguluyor; tarihyazımında bugüne dek mevcut olan tüm tartışmaları dikkate alıyor. Kitap sadece birincil kaynaklar üzerine detaylı bir panorama sunmakla kalmıyor, aynı zamanda ‘sözde’ kaynaklardan da bahsediyor.…

Averagneru Meç / Yıkıntılar Arasında bir Zabel

24 Nisan, o yağmurlu nisan günü. Soykırımın büyük çanının çaldığı o 24 Nisan gecesi, bir halkın damarlarına ilk yarığın açıldığı karanlık gece… 24 Nisan 1915’te, İstanbul’daki Ermeni aydınların isimlerini listede topladıklarında, içlerinde yalnızca bir kadın vardı. O gün hastanede saklanarak kurtulan ve ömrüne yazılmış sürgünlerin birinde ölüme sürüklenen şair, yazar, sosyalist, feminist… Yok edilmiş tarihin, kimselerin bilmediği yok edilmiş ismi Zabel Yesayan.…

Zorla Müslümanlaştırılan Ermeni kadınların hikâyesi

Ermeni Soykırımı’nın üzerinden tam 102 yıl geçti. Kıyımlar, yıkımlar arasında soykırıma dair hiç bilinmeyen Ermeni kadınların izini sürdük. Xanê, Fatıkê, Zeynê, muhtar Fatma ve kızı Alis ile Hawê’nin hikayesi, savaşın ve soykırımın, nasıl da kadın bedeni üzerinden ayrı bir yıkıma uğratıldığını gösteriyor. Her şeye rağmen, kendinden sonraki kuşağa yaşadıklarını aktarabilen bu kadınlar, kültürel belleğin de asıl taşıyıcısının yine kadınlar olduğunu gösteriyor.…

Nurcan Kaya: 102 yıl oldu! Yüzleşin!

24 Nisan 1915’te, tam 102 yıl önce bugün başladı her şey. Aslında kaç yıl öncesinde başlamıştı Ermenilere yönelik münferit ya da planlı ya da toplu katliamlar ama Anadolu’daki Ermenilerin varlığı için öngörülen ‘nihai çözüm’ için düğmeye 24 Nisan’da basılmıştı. Eşitlik talep etmekten öte hiçbir ‘kusur’u olmayan ve küçülen imparatorlukta ‘Türkleştirilmesi’ mümkün görülmeyen, dolayısıyla yaratılması planlanan tek dilli, tek dinli toplumun önünde engel olarak görülen bir halkın yok edilmesine karar verilmişti.…

Ulaş Başar Gezgin: 1915’e Nasıl Gelindi? Bir Özetin Özeti Denemesi

Bugün 24 Nisan. Bugünün yalnızca bir ulusal sorun bağlamında tartışılması büyük talihsizlik. Oysa 24 Nisan 1915, Osmanlı’nın ya demokratikleşip dönüşme ya da yerinde sayıp dağılma çatalında yol ayrımı noktasıydı.

Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı, daha türdeş (homojen) bir nüfusla başbaşa kalır. Balkanlardaki Hıristiyan uyruklar Sırbistan’dan başlayarak Arnavutluk’a kadar Osmanlı zulmüne isyan eder; sömürgeciliğin keyfi yönetimi altında kalmaktansa bağımsız olmayı yeğlerler.…

Osman Oğuz: Karayılan’ın soykırımcı ‘anti-emperyalizmi’: Vurun Antepliler, ‘Ermeni dölüdür’!

Bu yazı, aynı zamanda kişisel bir özeleştiri metnidir.

‘Kurtuluş Savaşı’ olarak anılan dönemin Antep ayağı, benim için ‘milli mücadelenin’ merkezi karakterinden de bağımsız, başka bir kahramanlık tarihine tekabül ediyordu. Öyle ya, devrimci hareket ve hatta Kürt Özgürlük Hareketi de buradan bakıyor, Antep Savunması’nı ‘halktan çalınmış bir zafer’ olarak tasnif ediyordu. Hatta bu ‘zafer’de halkların ortaklığının tarihi saklıydı; Kürtler ile Türkler, yüzlerini Antep’e çevirip çok şey öğrenebilirdi.…