Foti Benlisoy: Mini pogromlar ve münferit linçler arasında 6-7 Eylül

6-7 Eylül pogromuna dair tüm tanıklıkların ortak noktası, korkudur. Yüz bin insanın seferber olduğu o gecede yaşanan saldırılara, yağma, cinayet, yaralama, tecavüz ve tacizlere dair korku. Hiç de masum sayılamayacak nedenlerle adı “olaylara” çıkarılmış 6-7 Eylül pogromu, Cumhuriyet devrinde yaşanmış en kitlesel ve en büyük kolektif linç eylemlerinden biri olduğundan bunda şaşacak şey yok elbette.…

Serdar Korucu: 6-7 Eylül Pogromu’nda Çocuğa Cinsel İstismar

Türkiye, 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara ve 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in kaçırıldıktan günler sonra cansız bedenlerinin bulunması üzerine çocuk istismarı ve çocuk cinayetlerini tartışıyor. Yaklaşık 63 yıl önce, 6-7 Eylül 1955’te yaşananlar sonrası da İstanbul Rum toplumu ve Yunanistan’ın gündeminde benzeri bir konu vardı. Çünkü pogrom sırasında çok sayıda cinsel istismar yaşanmıştı ve biri de 6 yaşındaki bir çocuğa yönelikti.…

Ayşe Hür: 6-7 Eylül 1955 yağması ve 1964 sürgünleri

Bugün tarihimizdeki utanç verici olaylardan biri olan 6-7 Eylül yağmasının 60. yıldönümü. Geçen yıl da aynı vesileyle “Cumhuriyet’in azınlık raporunu” (okumak için tıklayın) sizlerle paylaşmıştım. O yazının girişinde geçmişi neden hatırlamalıyız sorusuna uzunca bir cevap vermiştim. Bu yüzden bu hafta neden utanç verici bu olaya dair yazdığımı açıklamaya girişmeyeceğim, doğrudan konuya gireceğim.…

Ragıp Zarakolu: Sosyalistler 64 Rum Sürgününü ne zaman anacak?

Tam Gezi günleri, Paramaz ve Hınçak Partisi üyelerinin idam edildiği Beyazıt Meydanında onları anacağız ilk kez.

Yolda giderken, vazgeçildiği haberi geliyor. Saldırı olabilir diye. Anmayı daha güvenli saydıkları Taksim’e almak istiyorlar. “Ben gidiyorum!” diyorum, birkaç arkadaş daha katılınca, Taksim’den vazgeçiliyor.

Saldırı falan da olmuyor!

Bu yıl Paramaz ve arkadaşları, gömüldükleri Balıklı Ermeni Mezarlığında anıldılar.…

Eren Keskin: 6-7 Eylül 1955… Hiçbir sey Degismedi!

Cografyamizda yerlesik yalan, kirli ve kanli tarihin en acili günlerinden birinin yildönümündeyiz. 6-7 Eylül 1955 tarihinde Istanbul’da Hiristiyan ve Musevi yurttaslarimiza, onlarin canlarina, mallarina yönelik irkçi bir kalkisma yasandi. “Gizli bir el” bir anda yarattigi yalan bir haberle kitleleri harekete geçirdi. Kitleler, kendilerine dayatilan yalan tarihi hiç sorgulamadan irkçi dürtüleri ile saldiriya geçtiler.…

6-7 Eylül Sonun başlangıcı oldu

Rum ve Ermeni yurttaşlara yönelik 6-7 Eylül 1955’te devletin tertibiyle başlayan ırkçı saldırı, yağma ve katliamın yıldönümünde yüzleşme çağrısı yapıldı. Mihail Vasiliadis, 6-7 Eylül olayları için, “Sonun başlangıcı oldu” derken, HDK, iktidarı devlet adına özür dilemeye çağırdı. Türkiye’de bundan tam 59 yıl önce, 6 Eylül 1955’de başlayan ve 2 gün devam eden ırkçı saldırıların hedefi bu kez Rumlar ve diğer azınlıklardı.…

Yılmaz Murat Bilican: 6-7 Eylül Olayları ve devletin faş olması

Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişte kalkıştığı, ve sonradan “muhteşem bir örgütlenme” olarak anılan ve bir türlü hakkıyla yüzleşemediğimiz, bu nedenle de, yaşananlar ve  sonuçları bakımından vicdanımızı derinden sızlatan “6-7 Eylül Olayları”nın 58. yıldönümündeyiz. Başta planlananın çok ötesine sıçrayan, biraz da bu nedenle, tertipleyenlerin eline yüzene  bulaştırdıkları ve devletin faş olmasına neden olan bir örgütlemedir 6-7 Eylül.…

Ümit Kıvanç: Millet-i hakime’nin 6-7 Eylül’ü

Bize bebek arabası lazım değil ki. Bayrak lazım, Atatürk resmi lazım. Selanik’te “Ata’nın evi bombalandı” tezgahı çevirecek Millî İstihbarat Teşkilatı lazım. Ayağında doğru dürüst çarık olmayan köylüleri kamyonlara doldurup şehre, pırıl pırıl vitrinli dikkânlarıyla kimbilir nasıl bir şeytanî âlem kurmuş gâvurları kırmaya götüren Özel Harp Dairesi lazım. Asker vesayetine karşı ilk bayrağı açmış, fakat her nedense bir İttihatçı komitacının başkanlığında kurulmuş olan, İstanbul’u Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak için uğraşan Demokrat Parti lazım.…

Tanıkları Samatya’da 6-7 Eylül’ü Anlatıyor

Samatyalı Ağavni Tantig anlatıyor: “Demirci Oskiyan Sokağı’nın köşesinde oturuyorduk; sonra Demirci Osman oldu adı. O gün akşamüstü sokaktan geçen bir kamyon gördük kardeşimle. Arkası adam dolu. Ellerini boğazlarının altına götürüp bıçak gibi göstererek bize işaret yapıyorlardı. Çok kondurmamış, gülüp geçmiştik.”

54 yıl önce bu günlerde Türkiye’de garip bir hareketlilik vardı. Kıbrıs’ta yaşanan olaylar yıl boyunca ülkenin gündeminden hiç düşmemişti.…