Pontos Rumları: 19 Mayıs bizler için soykırımdır

19 Mayıs 1919’un Pontos Rumlarına yönelik soykırımın “en ölümcül darbesinin” başlangıcı olduğunu belirten Pontuslu Rumlar, bu tarihin aynı zamanda Kürtler, Aleviler ve diğer halklar için de soykırımı ifade ettiğini vurguladı. İttihat ve Terakki yönetimi tarafından 1915’te bir buçuk milyon Ermeni ve 300 bine yakın Süryani’nin hayatına mal olan tehcir ve soykırımın son halkası Pontus Rumlarına yönelik gerçekleşti.…

Ziya Ulusoy: Soykırım Ve Yüzleşme

Osmanlı İmparatorluğu, son yarım yüzyılında Ermenilere, Süryanilere, Ezidilere, Pontos Rumlarına jenosid uyguladı.

Ulusal kurtuluş mücadeleleri ve gelişen kapitalist ülkelerin ekonomik egemenlik kurmaları sonucunda ilhakı altındaki toprakları kaybetmeye başlayınca, ezilen uluslara saldırılarını yoğunlaştırdı.

Müslüman halkları inanç birliği yoluyla kendisine bağlı tutacağını ve asimile edeceğini düşünürken, yine de özerkliklerine son verme politikası izledi.…

Toprak Akarsu: Ermeni Soykırımı Ve Emekçi Sol Örgütlerin Kendileriyle Yüzleşme Zorunluluğu

24 Nisan, Ermeni soykırımının lanetlendiği, katledilen yüzbinlerce insanın anıldığı, Ermeni halkımızın acılarını paylaştığımız gün. 24 Nisan Ermeni katliamının başlangıç tarihi. İttihat Ve Terakki, 24 Nisan’da Ermeni aydınlarını topladı ve ölüm yolculuğuna çıkardı. Önce Ermeni halkının dili kesildi, gözüne mil çekil. Aydınları yok edilerek sesini yükseltmesi, örgütlenmesi ve direnme imkanları ortadan kaldırıldı.…

101’inci yılında Soykırımla yüzleşme çağrısı…

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, Avrupa Irkçılık Karşıtları Hareketi (EGAM), İHD ve Nor Zartonk, Ermeni Soykırımı’nın 101’inci yıldönümünde soykırımda yaşamını yitirenleri anmak ve Türkiye’ye soykırımla yüzleşme çağrısı yapmak amacıyla Kabataş İskelesi’nde bir araya geldi. Buradan ellerindeki pankart ve dövizler ile çalınan Ermeni müzikleri eşliğinde tekneyle; 24 Nisan 1915 tarihinde tutuklanan Ermeni aydınların Anadolu’nun içlerine, ölüme gönderildikleri tren istasyonu olan Haydarpaşa Garı’na geçti.…

101. yılında inkâr sürerken, soykırım TBMM’de de yüze vuruldu…

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Ermeni Hayırseverler Genel Birliği (AGBU), Avrupa Irkçılık Karşıtı Taban Örgütü (EGAM), DUR De ve Nor Zartonk ortak basın toplantısı düzenleyerek, İstanbul’da bu yıl gerçekleşecek anma programlarına ilişkin kamuoyuna bilgi verdi. Cezayir Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen basın toplantısında, Avrupa’dan anmalara katılmak için gelen çok sayıda ırkçılık karşıtı örgüt temsilcisi de toplantıyı izleyenler arasında yer aldı.…

Ragıp Zarakolu: Yüzleşme de yok, adalet de!

Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti, daha 1916 yılında Fransızca olarak yaptığı açıklamayla Batı Ermenistan ya da Doğu’da yaşanan insanlık trajedisini dolaylı olarak kabul etmekle birlikte bütün olanlardan Ermeni “devrimcileri” sorumlu tuttu. O dönemin imparatorluklar ve soylular dünyasındaki “devrimci”, bugünün her yana çekilebilen “terörist” kavramına denk düşmekteydi.
Osmanlı Hükümeti’ne göre sosyal demokrat ya da Ermeni Devrimci Federasyonu (EDF) üyesi Ermeni devrimciler başta olmak üzere sivil halk, cephe gerisinde yürüttükleri faaliyetler nedeniyle topyekün zorunlu göçe yani tehcire tabi tutulmuşlardı.…

Foti Benlisoy: ‘Büyük Felaket’: Soykırım ve Yüzleşme

Foti BenlisoyErdoğan’ın 1915 çıkışı üzerine muhtemelen çok şey yazılıp çizilecek. Taziye mesajının bir dış politika hamlesi olduğu aşikâr. Erdoğan (beğenelim beğenmeyelim) bir manevra ustası olduğunu (manevra tutsa da tutmasa da) bir kez daha gösterdi. 1915’in yüzüncü yılına giderken ve AKP iktidarı artan dış basınç karşısındayken isabetli bir ‘gaz alma’ manevrasıyla, belli ki üzerinde ziyadesiyle çalışılmış bir ‘ince ayar’ girişimiyle karşı karşıyayız.…

Eren Keskin: 1915 Soykırımı’yla yüzleşmek…

100. yıla 1 kala, bir kez daha 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nı anacağız.

Çok geç kaldık bu anmalara…

Bu kadar geç kaldığımız için, Soykırım suçundan, hepimizin pay sahibi olduğunu düşünüyorum.

İttihatçı zihniyet, coğrafyamızda yaşayan tüm siyaset tarzlarını, tüm kimlikleri, öylesine etkilemiş, öylesine hapsetmiş ki, düşünme gücümüzü de teslim almış adeta!

Birinci ve en büyük yanlış, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun, “bir kopuş ya da devrim” olduğuna inanılması olmuş.…