Taner Akçam: 24 Nisan, Hrant Dink ve fabrika ayarları

Konu basit: 23 Nisan ve 1 Mayıs beyinlerde ve kalplerde çok önemli bir yer işgal ediyor; 24 Nisan ise unutulmak, yok sayılarak tarihin karanlığına gömülmesi istenen bir gün. Bu nedenle, ulusça fabrika ayarlarına döndüğümüzü ve “Hrant Dink ikliminin” sona erdiğini bir durum tespiti olarak bir kenara not etmek istiyorum.

Ermeni Soykırımı’nın sembolik tarihi 24 Nisan bir bahar yağmuru gibi, belki yağmadan geldi geçti.…

Halis Yıldırım: İnkar yamasını patlatan hakikat: 24 Nisan 1915

105 yıl sonra inkâr, hakikat ve hakikat için mücadele vermeye hazır olanlar sayesinde yama tutmuyor. Löwy’nin sözünden yola çıkarak, entelektüelin görevi hakikat için mücadele etmekse, bugün artık bunun, ezilenlerin, yok edilenlerin mücadelesini yazmak, okumak ve konuşmakla yapılabileceğini söyleyebiliriz.

Çağımızın tanınmış düşünürlerinden Michael Löwy, Türk ve Ermeni entelektüellerinin Ermeni Soykırımı’nın inkarına karşı çıktıkları için hedef gösterildiklerini, öldürüldüklerini söylerken, aslında Hrant Dink’in öldürülmesine atıf yapıyordu.…

Paramaz’la Yoldaşlaşmak

24 Nisan 1915 Ermeni soykırımının yıldönümü bugün. Bu soykırım tarihi, 1915’te başlamadı. Bu ne bir başlangıç, ne de bir sondu. Osmanlı İmparatorluğu, 1890 ve 1909-1912 yılları arasında gerçekleştirdiği geniş katliamlarla soykırımın ayak seslerini duyurmuştu. Yirminci yüzyılın ilk büyük soykırımı olan Ermeni soykırımı, fiilen 24 Nisan 1915 tarihinde, yüzlerce Ermeni aydın-sanatçı ve ileri gelenlerinin tutuklanıp sürgün yollarında katledilmesiyle başlamış oldu.…

SÖYLEŞİ – Ermeni Soykırımı’nın 105. Yıldönümünde Rojava’daki Ermeniler anlatıyor

1915 soykırımından kurtulan ancak kendi dilini, kültürünü yaşayamayan ailelerin çocuklarından Vrej Melkonyan ve Arev Kasabyan ile soykırımın 105. yılında bir röportaj gerçekleştirdik.

“Tek çaremiz birleşmek ve kendi kimliğimize sahip çıkmak!”

Bir yıldır tabur savaşçısı olan Vrej Melkonyan “TC devletine karşı Rojava’yı savunmak soykırım yaşayan halkın çocukları olarak bizim görevimiz” şeklinde konuştu.…

Mustafa Sütlaş: 24 NİSAN 1915’TEN: Doktor Sevag’ın Hikayesi

Rupen Çilingiryan 15 Şubat 1885 de İstanbul’un Silivri ilçesinde doğar. “Kara” gözlerinden ötürü sonradan “Sevag” adını da alır. Adı böylece “Rupen Sevag Çilingiryan” olur, daha sonraları ise yalnızca “Rupen Sevag” (Ruben Sewak) diye tanınır.

Sevag ilköğrenimini Silivri’de tamamladıktan sonra Bahçecik (İzmit)’e geçti, sonra İstanbul Berberyan Okulu’na devam ederek 1905’te mezun oldu.…

Nesim Ovadya İzrail: 24 Nisan 1915

1912 yılı Ekim ayının ilk günlerinde, sıkıyönetime ara verilmesiyle, İstanbul’da sivil göstericiler Balkanlardaki uyanışı ve Osmanlı’ya karşı ayaklanmayı protesto ediyordu. Balkanlardan gelmekte olan fırtınaya karşı 4 Ekim’de Sultanahmet’te yapılan ve muhalefette olan İttihatçıların körüklediği, aşırı milliyetçi, ırkçı ve savaş yanlısı gösteride yükselen sloganlar ve konuşmalarda geçen sözlerden bazıları şöyleydi:

“Harb, harb isteriz”;

“Daha dün karnını doyurduğumuz bu köpeklerin kulaklarını çekeceğiz”;

“Bu Balkan köpekleri İslam’ı çiğniyor”;

“Altı asırdır zaferlerin ihtişamını taşıyan bir imparatorluğa, onları hâlâ ayaklarımızın dibinde yatan köpeğin sırtındaki pireler gibi ezebilecek bir imparatorluğa leke sürüyorlar”;

“Çok yaşa İttihad”;

“Kahrolsun Yunanistan!…

101’inci yılında Soykırımla yüzleşme çağrısı…

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, Avrupa Irkçılık Karşıtları Hareketi (EGAM), İHD ve Nor Zartonk, Ermeni Soykırımı’nın 101’inci yıldönümünde soykırımda yaşamını yitirenleri anmak ve Türkiye’ye soykırımla yüzleşme çağrısı yapmak amacıyla Kabataş İskelesi’nde bir araya geldi. Buradan ellerindeki pankart ve dövizler ile çalınan Ermeni müzikleri eşliğinde tekneyle; 24 Nisan 1915 tarihinde tutuklanan Ermeni aydınların Anadolu’nun içlerine, ölüme gönderildikleri tren istasyonu olan Haydarpaşa Garı’na geçti.…

Sarkis Hatspanian: ERMENİLER İÇİN HERGÜN 24 NİSAN!

1980’lerin yarılandığı yıllarda İsveç’te yayımlanan Garo Sasuni’nin “Kürt Ulusal Hareketleri, 15. yy’dan günümüze Kürt-Ermeni ilişkileri” kitabını Türkçeye çeviren değerli büyüğüm sayın Bedros Zartaryan’a yaptığım bir ziyaretin hemen akabinde Berlin’de “Haus der Kulturen der Welt” kurumunda organize edilen kültürler arası konfliktüel ilişkilerin konu edildiği 2 günlük bir sempozyuma katılmıştım. Türk, Kürt, Zaza, Çerkes, Arap, Yahudi, Almanlarla dolu konferans salonunda az sayıda Ermeni katılımcılar da bulunmaktaydı.…