Zabel Yesayan’la, zamanın ruhunu anlayıp, zamanın ötesini yaşamak…

Zabel’in zamanın ruhuna dokunan ve zamanın ötesini okuyan satırları ile yüzleşmek dünü, bugünü ve yarını anlatıyor hepimize. Savaş, soykırım, sürgünlerle geçen ömründen geriye çokça eser bırakan İstanbullu Ermeni sosyalist feminist yazar Zabel Yesayan, savaş, sürgün, soykırımların tanığı ve mağduruydu ancak acı ve romantizmi değil gerçeği duru bir dille anlattı. 24 Nisan’da adı sonu belirsiz yolculuğa çıkacak aydınlar listesinde bulunan tek kadındı.

Sait Çetinoğlu: Ermeni Toplumunda Dayanışma Geleneği, Sosyal Dayanışma Kurumlarının Tesisi ve Ermeni Yetim Dünyası

Ermeni yetimlerine yardımlarını esirgemeyenlerin anısına

-Senin baban var mı?

-Hayır

-Senin annen var mı?

-Hayır

-Biliyormusun benim de annem ve babam yok

-O zaman gel, biz birbirimiz için aile olalım.

(Zabel Yesayan – Yıkıntılar Arasında)

Anayurdunda azınlıkta kalma, korunmasızlık, saldırılar, katliamlar ve Yetimler

7. Yüzyıldan itibaren tarihi Ermenistan’a yönelik sistemli saldırılar sonucunda Ermenilerin tarihsel topraklarında sistematik olarak tüketilmeleriyle sonuçlanmış, bu olgu Ermeni halkını korunmasız bırakarak saldırılara daha da açık bir hale getirmiştir.…

Ermeni edebiyatının kadın kalemi Zabel Yesayan’ın kitabı tiyatroya uyarlandı

Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Ermeni edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Zabel Yesayan’ın toplum tarafından baskılanan ve eve kapatılan kadını anlattığı, “Silahların Bahçeleri” adlı kitabını tiyatroya uyarladı.

Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Ermeni Edebiyatı’nın en önemli kalemlerinden biri olan Zabel Yesayan’ın toplum tarafından baskılanan ve eve kapatılan kadını anlattığı, “Silahların Bahçeleri” adlı kitabını tiyatroya uyarladı.…

Ümit Kurt: 1915 Kıyımları Sonrası Zabel Yesayan’ın Raporu

Kervanlara refakat eden jandarmalar,onları bir-iki gün yürüttükten sonra bir su kaynağı veya nehrin yanında kervanları durduruyor ve susuzluktan perişan olmuş bu zavallıların su içmesine ya da serinlemesine mani oluyordu. Suya kavuşma izni elde etmenin karşılığı, bilmem kaç tane bakire ya da genç kızın kendilerine teslim edilmesi bedelindeydi. Bu korkunç yöntem sistematik bir biçimde uygulandı.…

Elif Şafak: Sürekli Sürgün: Zabel Esayan Üzerine bir İnceleme

Osmanlı Ermenilerinin akıbetine dair dolaşımda olan literatür ağırlıklı olarak makro analizler etrafında şekillenmektedir. Bu tür çalışmaların etkisi yadsınamayacak olsa da, Türkiye toplumunu dönüştürme ve geçmişiyle yüzleştirme açısından “mikro” bazlı çalışmaların büyük önem taşıyacağı söylenebilir. Zira bu tür çalışmaların temel malzemesi bireydir. “Mikro” çalışmalar, inceleyen ile incelenen, okuyan özne ile yazılan nesne arasında empati kurma potansiyeline sahiptir.…

KARİN KARAKAŞLI: Zabel Yesayan’ın on yılı

Zaman çok tuhaf, çok ürkütücü bir güç. Usul usul akıyor, sanki bir göz kırpımlık an gibi geçmiş yılları büyüyen çocuklardan ya da aynadaki aksin yansıttığı çizgili yüzden algılıyoruz bir anda. Bir anın içinde çok şey oluyor, bir âna bir ömür sığıyor bazen. Ve aynı şekilde bir gün de sonsuzluğa uzayabiliyor. Geçtiğimiz hafta Paris’teki Nubaryan Kütüphanesi’nde yer alan ve Ümit Kurt ile Alev Er’in çevirdikleri haliyle Agos’ta yayımlanan belge, pek çok şeyin yanı sıra zamanı da yeniden düşünmeme vesile oldu.…

Ruken Adalı: Zabel kalemiyle hep direndi

Zabel Yesayan 1878 yılında İstanbul’da doğdu. Varlıklı bir aileden gelmesi, iyi bir eğitim almasının koşullarını yarattı. Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat ve felsefe okudu. Ardından da dönemi açısından ilk sayılabilecek bir işe girişti ve yazar olmaya karar verdi. İlk yazısını 1895 yılında Dzağig (Çiçek) dergisinde yayımlayan Yesayan, yazmayı, kalemle direnmeyi hiç bırakmadı. Bir otobiyografide, ilk Ermeni feminist kadın romancı olarak bilinen Sırpuhi Düsap’tan etkilendiğini belirten Yesayan, gençlik yıllarında Düsap’ın romanlarını okuduğunu anlatır.…

GİZEM ASYA GENÇ: “Eğer kan ve ateşle aklını yitiren bu insanların yaşadığı felaketi anlatabilirsem, bu vatana karşı görevimi yapmış olacağım”

Mevzu bahis tarih olduğunda feministler bir noktada çok ama çok haklılar: “Tarihi baştan yazmak!” 1915 başta olmak üzere tarihe bakışın “kadın hafızacılığı” hususunda derinleştirilmesinin gerekliliği açık. Tanıklık ile tarihi aydınlatmak, özellikle 1915 sonrası yetimlerin, evlatlıkların, dulların yaşam öyküleri ile can buluyor, yani genel anlamda kadınla. Zabel Yesayan, kadın duruşu, feminizm, kadın hafızacılığı ve tanıklık edebiyatı ile tarihi aydınlatması, yerel ölçekten çıkarak resmi tarihi haksız çıkarması bakımından bu gerekliliğin çarpıcı bir kanıtı.…