Sait Çetinoğlu: Teşkilat-ı Mahsusa

Teşkilat-ı Mahsusa Osmanlının son dönemi ve devamındaki cumhuriyet rejiminde, azınlıkları yada kendinden saymadıkları halk topluluklarını ve ulusları etnik temizlikten soykırıma varan cinayetlerin ve katliamların organizasyonunu 30 binin üstünde  bir  güçle yöneten bir kadrodur. Bu kadro, askeri ve sivil bürokrasinin de üstünde yer alır ve aydınlardan bürokrasiye din adamına ve yerel unsurlara kadar uzanan geniş bir yelpazeden devşirilen elemanlardan  oluşturulan bir cinayet şebekesi ve bir katil sürüsüdür.

Tamer Çilingir: CUMHURİYET, PONTOS RUM SOYKIRIMIDIR, TÜRK OLMAYANLARIN İMHASIDIR

“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdı” olmakla övünmekte haklıydılar, gittikleri her yere kan, ölüm ve gözyaşı götürdüler. En önemli hünerleri ise yakmaktı. Tarihin seyrini değiştirmek, gerçekleri insanlardan gizlemek için, nüfus dairelerini, tapuevlerini yaktılar, arşiv odalarını, tarihi kayıtları yaktılar. Ülkeleri yaktılar, şehirleri yaktılar, köyleri yaktılar. Kiliseleri, okulları, evleri yaktılar. İnsanları yaktılar. Onlar Ortaasya’dan gelen bir ırkın ahfâdı (torunu) değildiler aslında, ortaçağ Avrupası’nın engizisyon döneminde ‘’cadı’’ diye kendi egemenliklerine başkaldıranları diri diri yakanların torunlarıydılar.…

Mustafa Kahya: DEVRALINAN VE SÜRDÜRÜLEN KANLI MİRAS: SOYKIRIM TRAVMADAN KURTULUŞ VE KEFARETİ

Mustafa KahyaParamaz’ın anısına*

1) Anadolu topraklarının Türklerden önceki yerleşik halkları olan Ermeniler, Rumlar, Asuri-Süryaniler, Nasturiler, Keldaniler, Ezidiler Osmanlı döneminde başlayıp Cumhuriyet döneminde de devam eden (fiili yok etme ve tehcir, mübadele gibi adlandırmalar altında süren) soykırım ve zorla asimilasyon yöntemleriyle yok edilmişlerdir. Cumhuriyetin hem devraldığı hem de kendisinin işlediği en can alıcı milli problemlerin başında, bu toprakların kadim halklarının katliamları yer alır.…

Ermeni Soykırımına ilişkin Danimarka arşivlerinden görgü tanığı kayıtları: Digin Verjin

İzleyen metin Danimarkalı misyoner kuruluşu Kadın Misyoner Çalışanlar (Kvindelige Missions Arbejdere; KMA) (2) arşivinde Danimarka dilinde bulunan Uygulama Defterindeki elyazması  kayıtlardır. Tatbik Defteri hepsi I. Dünya Savaşı ve Ermeni Soykırımı esnasında veya hemen sonra, Danimarkalı KMA’nın Anadolu-Osmanlı İmparatorluğunda Mezre’deki (Mamüret-ül Aziz, Elâzığ) misyoneri Karen Marie Petersen’in yazıya döktüğü, olaylardan sağ kurtulan diğer kimi itirafların kayıtlarını içermektedir; elyazması örneğin imzalı mektuplar ve kartpostallarla bir bütünlüğe kavuşmaktadır.…

Erdem Özgül: 1915 SOYKIRIMININ MELEZLEŞTİRDİĞİ TOPLUMLAR: ERMENİLER, ZAZALAR VE KIZILBAŞLAR

25-27 Ekim 2014 tarihleri arasında Erivan’da düzenlenen konferansta 1915 soykırımının melezleştirdiği toplumlar üzerine konuşan Erdem Özgül’ün konuşması:

Değerli Arkadaşlar Merhaba,

Bu konferansa çağrılı olmaktan onur duyuyorum.

Bu konferansın konusu olan Zazalar ve Aleviler benim ailemin bileşenlerini oluşturuyor. Yine Ermeniler ve Ermenistan da hem benim hem de babamın anne tarafı ve anavatanı..…

Desmond Fernandes: İNKARCILIK VE TARİHSEL SÜREÇ ÖNCESİ VE SONRASINDA ‘1915’: TÜRKİYE’DE ‘MODERNİTE’, MODERNİZASYON’ VE KÜRTLERE YÖNELİK SOYKIRIM’

Çoğu (fakat tüm değil) ‘Kürtçe Araştırmalar’ başlıklı sosyolojik ve coğrafik tartışmalarda gözden kaçırılan şey, bizatihi ‘modernite’ ve ‘modernizasyon’ olgularının “soykırımsal/holokostsal” süreçle iç içe olduğudur. Türkiye’de, ‘soykırım’ meselesini, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC)’nin, ‘Kurtuluş Savaşı’ sırasında Kemalist güçlerin ve/veya Türk devleti ve liderleri ve silahlı güçlerinin ‘Diğerleri’ne yönelik eylemleriyle ilintili olduğunu kabul edenleri hedef alma ve onlara karşı ‘uygulanan’ sansür, bu konuların, ‘ana akım’ medya ve akademik çevrede, suçlu ilan edilme (dahası, Yaşar Kaya’nın işaret ettiği üzere, 1990’larda Özgür Gündem gazetesinde “soykırım”dan söz eden bazı gazetecilerin katledilmesinde olduğu gibi suikasta uğrama) korkusu olmaksızın açıkça tartışılamadığı bir ortam oluşmasına katkıda bulunmuştur.…

Lora Sarı: Ruben Heryan ya da bir kurtarıcının öyküsü

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı’nın konuşmacılarından biri de Anna Aleksanyan’dı. Ermeni Soykırım Müzesi’nde uzman olarak görev yapan Aleksanyan, ‘Experiences of Armenian Women from the Years of Genocide’ (Ermeni Kadınlarının Soykırım Yıllarındaki Tecrübeleri) başlıklı doktora tezi üzerinde çalışıyor. Aleksanyan, ‘Ruben Heryan: Liberator of Armenian Women and Children from Muslim Families after the Armenian Genocide’ (Ruben Heryan: Soykırımdan sonra Ermeni Kadınların ve çocukların Müslüman ailelerden Kurtaran Adam) başlıklı sunumunda soykırımdan sonra ömrünü yetim çocuklar ve esir alınan Ermeni kadınları kurtarmaya adayan Ruben Haryan’ın hikâyesini anlattı.…

Nevzat Onaran: OHANNESLERİN TARLASI ‘KİMİN?’

Anadolu’nun taşı, toprağı şahittir…

Şahit olmayan dağ-taş, köy-kasaba var mı?

Yaşanmadığını zanneden kişi, eğer ‘vicdanı ve ahlakı’ varsa araştırdığında o da öğ­renecektir…

O da, Anadolu’daki İttihatçı kırım politikasının insani, sosyal ve ekonomik boyu­tunu anlayabilecektir…

Acıyı çeken beden, gören göz, duyan kulak unutur mu?

Anlatacağım hikâye, Anadolu’da yaşanmıştır…

Hikâye dediysem, ‘bir varmış, bir yokmuş’ tekerlemesiyle başlamayacağım… Köyümde yıllarca ‘Ağanın Tarlası’ diye bildim…

Sanıyorum 25-30 dönüm kadardı…

İsimlendirmede bölge ‘Ağanın Tarlası’ diye biline geldi…

Aslında ağanın pek çok mülkü varmış…

Mülkler bir bir satılınca ağalık da tasfiye olmuş…

Satılan mülklerden biri de, işte bu ‘Ağanın Tarlası’…

Satın alan kayısı dikti…

Peki, ağadan önce bu mülkün sahibi kimdi?…

‘2015’te Ermeni Soykırımı ve Seyfo birlikte anılsın’

Antakya Süryani Ortodoks Patriği II. Efrem, 29 Mayıs’ta seçilmesinin ardından, ilk yurtdışı ziyaretini geçen hafta Ermenistan’a yaptı. 15 Ekim’de başlayan ve üç gün süren ziyaretleri sırasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’la da görüşen II. Efrem’in Eçmiadzin ziyareti, 2015 yılında Süryani ve Ermeni toplumlarının izleyeceği yol açısından büyük önem taşıyor.

Ortak ayin

Tüm Dünya Ermenileri Gatoğigosu II.…

Ayşe Günaysu: Diyarbekir’in soykırım zenginlerinden Pirinççizadeler

Ermeni ve Süryani soykırımını anma günü 24 Nisan yaklaşıyor. Ben izleyemedim, anlattılar. İMC TV’de Azı Karar Çoğu Zarar programında Diyarbekir’de sokaktaki insanlara mikrofon tutulmuş ve Ermeniler sorulmuş. İstisnasız hepsi de Diyarbekir’de Ermenilere yapılanları bildiklerini, bundan duydukları üzüntü ve utancı dile getirmiş. Aynı söyleşilerin İstanbul’da, mesela Eminönü’nde yapıldığını düşünün. Böyle konuşan çıkar mıydı dersiniz?…