Alin Ozinian: Ak-Patrik Maşalyan

Yıllardır kriz anlarının temcit pilavı “Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması” tartışması yine gündemde, hem de hiç olmadığı kadar. Koronavirüs yüzünden daha da sersemlemiş ekonomi, AKP’nin içinden bir DEVA partisinin en sonunda ortaya çıkması, gittikçe oy kaybeden AKP, HDP başta olmak üzere farklı siyasi grupların hoşnutsuzluğu ve belki de en güçlü dönemini yaşayan AKP-MHP kenetlenmesi, Ayasofya’nın neden gündemde tutulduğunu açıklamaya yeterli.…

Hovsep Hayreni: ERMENİ TOPLUM TEMSİLCİLERİNİN AYASOFYA KONUSUNDAKİ GAFLARI

“Türkiye Ermenileri Patriği Maşalyan, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasını istemiş!..” Haber son derece çarpıcı. Hadi biz bunu Patrik söz konusu kampanyaya bir tür destek vermiş diye okuyalım. Zira işin gerçeği bu yönlü basınca prim vermiş olmasıdır. Ama takındığı tutum yine de çok vahim. Bilinen ama yüksek sesle söylemekten kaçınılan bir gerçeklik var: Türkiye Ermenileri Patrikliği Lozan’dan beri devletin elinde bir rehinelik kurumudur.…

Hovsep Hayreni : Türkiye’de Nefret Suçları ve Devletin Sırıtan Sorumluluğu

Son zamanlar üst üste gelen nefret suçları Türkiye’de ötekileştirilen ve düşmanlaştırılan gruplar için yeni bir tedirginlik ortamı yaratıyor. Umulan da budur esasen. Hedef toplulukların kendi içine kapanıp sinmesi ve özellikle “gavur”ların ülkeyi terketmesi murad ediliyor olmalı. Hrant Dink Vakfı’na gönderilen tehditler içinde bu mesaj verilmiş zaten.

Hrant Dink cinayeti toplumda yarattığı duygu patlamasıyla amacının tersine işlev görmüş, sesi kısılmak istenen Ermenilerin ve genel olarak ötekilerin daha cesaretli konuşabilmesine vesile olmuştu.…

Baskın Oran: ‘Fetih’ üzerine söylenenler ve düşünceler

Cahili cühela gibi gözükmeyeyim ama, bir miktar okuyup-yazmışlığım olmakla birlikte ben de bilmiyordum “fetih”in gönülleri kazanmak demek olduğunu.

Nüfusumuzun %89,5’i Müslüman, %4,5’i deist, %2,7’si agnostik (Tanrı var mı yok mu emin olamayan), %1,7’si de ateist.

Bunlara ilaveten bi de Gayrimüslimler (veya E. Mahçupyan’ın terimiyle gayrivatandaşlar) var ama onların oranını artık 1000’de 1’e indirdiğimiz için saymasak da olur.…

Tarihi yıktılar

Daron, bugünkü adıyla Muş… Erken dönem Ermeni Hıristiyanlığının merkezi olan kentte soykırımla beraber Ermeni nüfusu yok edildi. 1915’i takip eden yıllarda kentin mimarisi de sistematik bir biçimde kıyımdan geçirildi. Her şeye karşın bazı yapılar yakın tarihe kadar ayakta kalmayı başarmıştı, ancak onlara da son darbe 2012’deki kentsel dönüşümle vuruldu. Kalan son Ermeni izleri birkaç gün içinde silindi.…

Herkül Millas: Türkiye Aydınlanma’nın neresinde?

Aydınlanma hareketi 18. yüzyılda, ancak sayılı birkaç ülkede yaşandı. Felsefede, siyasette, bilimde ve sanatta yeni bir dünya doğdu. Bugün bazı ülkeler bu dünyanın mirasçılarıdır.

Sözü Kant’a bırakıyorum. Kendini nasıl gördüğünü anlatıyor. 1785 yılında “Aydınlanma nedir?” adlı yazısından birkaç cümle:
“Aydınlanma, insanın kendi kendisine mal ettiği olgunlaşamama durumunu terk etmesidir. Olgun olmamak, başka birinin yönlendirmesi olmadıkça insanın düşünememesidir.…

Kaypakkaya ile yıllarını anlattı: Sadelik, mülkten uzak durma, dayanışma…

İbrahim Kaypakkaya’nın düşünceleri dışında yaşamını da okumak gerektiğini söyleyen yoldaşı Muzaffer Oruçoğlu, “O yaşamı yakından gördüm. Nedir o yaşam? Bir, sadeliktir. İki, mülk edinme duygusundan uzaklık. Üç, dayanışmadır” diye anlattı.

Türkiye devrimci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, 68 Kuşağının fikirlerini aşan ve halen güncelliğini koruyan bir dizi sorunu tahlil etti. Kürt ve Ermeni sorununa yaklaşımıyla resmi tarihin dışına çıkan Kaypakkaya, karşısına devletin şiddetini ve dönemin ilerici kesimlerini aldı.…

Taner Akçam: 24 Nisan, Hrant Dink ve fabrika ayarları

Konu basit: 23 Nisan ve 1 Mayıs beyinlerde ve kalplerde çok önemli bir yer işgal ediyor; 24 Nisan ise unutulmak, yok sayılarak tarihin karanlığına gömülmesi istenen bir gün. Bu nedenle, ulusça fabrika ayarlarına döndüğümüzü ve “Hrant Dink ikliminin” sona erdiğini bir durum tespiti olarak bir kenara not etmek istiyorum.

Ermeni Soykırımı’nın sembolik tarihi 24 Nisan bir bahar yağmuru gibi, belki yağmadan geldi geçti.…

Hüseyin Şengül: 15’ler ve Maria’nın Trajedisi

Niğde, 1979 yılı.

Niğde Cezaevi’nde bana bir mahkûmu gösterdiler. “Bak, işte bu adam Yahya Kâhya’nın adamıdır. Mustafa Suphi’yi katledenlerden biri de, bu gördüğün adamdır”.

Zayıf, uzun boylu, ince yüzlü, kemer burunlu, Doğu Karadeniz insanının tipik özelliklerine sahip, takribi 80 yaşlarındaki bu mahkûma ilkin, bir tarihi şahsiyet gözüyle baktım.

Karşımda Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını* katleden biri, yaşlılığına paralel bir yavaşlıkla volta atmaya çalışıyordu.…

Ümit Kardaş: Ezidiler: Acı ile özdeş bir tarih

IŞİD’in 2014’te Irak’ın Musul kenti yakınlarındaki Şengal bölgesine ve Ezidi yerleşim yerlerine düzenlediği saldırılarda binlerce kişi öldürüldü, 6 binden fazla kadın ve çocuk esir alındı. Katliamın sorumluları ise hesap vermedi.

IŞİD üyesi 27 yaşındaki Irak vatandaşı Taha al-J, yabancı bir terör örgütü üyesi olmak, insan öldürmek, insanlığa karşı suç işlemek ve Ezidilere yönelik soykırım iddiasıyla Almanya’nın Frankfurt kentinde hâkim karşısına çıkarıldı.…