BİTLİS SANCAĞI

HAYATTA KALAN MİSAK SEDRAKYAN’IN, BİTLİS SANCAĞI’NIN AH­LAT KAZASI’NDAKİ PIRKHUS KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TA­NIKLIĞI

8 Ağustos 1916, Aştarak

Aştarak’taki I Nolu Yetimhane’de kalan, Akhlat’ın Pırkhus köyünden yetim Misak Sedrakyan’ın (16 yaşında) anlattıkları:

Köyümüzün katliamı, 1915 yılının Hambardzum yortusunda başla­dı. Bundan bir ay önce köyümüzün müdürü Kürt Babo Bey 14 zaptiye ve 20 kadar gönüllüyle köyümüze geldi ve tüm silahları zorla topladı. “Şimdi silahlarınızı bize verin, savaş bitene kadar savaşan askerlerimi­ze verelim. Daha sonra tekrar size veririz”, dedi. Köyün gıziri Nazar ve Ermenilere silah satmış olan komşu Kürtler, önceden silahların yerleri­ni ispiyonlamışlardı ve bu listeye göre tüm ateşli silahlar toplandı. Kö­yün gençleri askere gitmişti, böylece Pırkhus’un artık kendini savunma imkânı yoktu.

Hambardzum’un ertesi günü köye bir Türk yüzbaşısı geldi ve Rus­ların yaklaşmış olduğunu ve Kürtler kaçana kadar tüm erkeklerin ovada saklanmalarının, daha sonra Ruslarla birlikte tekrar köye girmelerinin daha iyi olacağını bildirdi. Biz, onun sözlerine inanarak, yanımıza biraz yiyecek alıp ovaya çıktık. Fakat aniden, köyün dört yandan sarıldığını gördük… Müdürümüz Babo Bey onlara önderlik ediyordu. Şiddetli bir ateş başladı. Arkadaşlarımızdan birçoğu ovada vuruldu. Az sonra atış durdu. Köyün gıziri köy içinden, “Ermeniler, gelin, köyde toplanın! Bir yanlış anlaşılma oldu. Bu Kürtler basit muhacirler ve yarın köyden gide­cekler”, diye çağırdı. Bu sözlere güvenerek birçoğu köye döndü. Kürtler, sözde uzakta bulunan eşyalarını köye nakletmek için Ermenilerin araba­larını koştu ve köyde ne kadar yaşlı ve genç Ermeni buldularsa, arabalar­la birlikte götürüp gittiler.

Perşembe sabahı her taraftan ateş başladı. Kürtler, farklı yönlerden içeriye daldı ve karşılarına çıkan Ermeni’yi kırdılar. Yüklükleri kırıp içindekileri kılıçtan geçiriyorlardı. Ben o zaman küçük erkek kardeşim, amcaoğullarım ve 2 komşuyla dolaptaydım. Kapıyı kırdıklarında annem bize yardım etmek için kendisini parçaladı, fakat Kürtler onu gözlerimizin önünde öldürdü. Kardeşim hemen çatıdan tırmandı. Ben de aynısını yapmak istediğimde Kürtler kamayla sırtıma iki darbe vurarak yaraladı­lar. Aşağıya düştüm. Kürtlerden biri, “Yazıktır, küçüktür, öldürmeyin”, dedi. Beni bırakıp, evi yağmalamaya başladılar. Dışarı çıktım ve annemin cesedini kapıda gördüm. Tüm köy cesetlerle örtülmüştü. Diğer tarafta bir geline tecavüz ediyorlar ve bir kızı zorla kaçırıyorlardı. Korkudan kaç­tım, tohum ambarına girdim. Kürtler gelip beni dışarı çıkardı, tamamen soydular ve öldürmek istiyorlardı, fakat Kürtlerden biri gene acıyarak bırakmadı. Tekrar ambara girdim ve orada bir arkadaş daha buldum. Onu harmanların altına sakladım. Ben de tohumların altına saklandım, boylu boyunca ambarın içinde durdum. Kürtler kaç kere gelip içeri baktılar, fakat bir şey fark etmeden uzaklaştılar.

Kürtler öğleyin köyün üst tarafında direniş gösteren silahlı bir Erme- ni’ye rastlarlar. Kürtler, bunu sanki bütün bir gruba karşı çarpışıyormuş gibi büyüterek, birbirlerine haber verdiler. Hemen köyde kalan Ermenile­ri de katlederek, çekilmeye başladılar. Akşamüzeri gelip ambarı sopayla karıştırdılar, bu sefer beni ve arkadaşımı fark ederek, dışarı çıkardılar. Bizi, gizli dolapları göstermeye zorladılar. Bilmediğimizi söyleyince ar­kadaşımı öldürdüler. Kürt’ün biri, beni kendisine hizmetkâr almak istedi­ğini söyleyerek, beni öldürmelerine izin vermedi. Babamı da gizlendiği yerden çıkartıp öldürmüşlerdi, büyükannem de yaralıydı. Küçük erkek kardeşim, kız elbiseleri giymiş olarak, amcamın karısıyla başka bir köye kaçmıştı ve onlardan haberim yoktu. Beni kurtaran Kürt’le birlikte Suçkhan köyüne gittik. Kurtarıcımın karısı vaziyetimi görünce ağladı. Bana baktı ve yatak verdi. Tanınmamam için adımı İbo koydular. Günün bi­rinde kurtarıcım yağmaya gittiğinde, bir molla bana yol gösterdi ve kaç­mamı salık verdi. Kaçtım. Yolda, Cızire köyü yakınında 6 Kürt askerine rastladım. Yüksek otların içinde, onlar geçene kadar saklandım. Sonra Nazuk Gölü kıyısına gittim, orada amcamı buldum 11 kişiyle birlikte.

Oradan Kürtlerle karışık Ermeni köyü Cızire’ye gittik ve orada bi­zim köyden 20 kadm ve çocuk bulduk. O sırada Kürtler saldırdı Cızire’ye. Kaçtık. Pırkhuslu Nışo-Nuro adlı bir genç, Browning marka bir tabancayla Kürtlere direnmeye başladı ve zinciri yararak yanımıza ulaştı. Kürtler onu takip etmeye başladı ve aniden hepimizi de kuşattılar. Nışo-Nuro, bir taşın arkasını siper alarak, tek başına, tüfeklerle silahlı Kürtlere karşı çatışmaya başladı. Kürtler artık ilerlemeye cesaret etmediler. Bu çatışmadan faydalanarak kaçtık. İçimizden sadece birini vurdular. Kürt­lerin içinden tanıdık biri çıktı ve arkadaşlarını geri çevirerek, bize zarar vermemeye zorladı. O günü Khiartank Kürt köyünde geceledik ve Nışo-Nuro da yanımıza geldi.

Hükümet, Khiartanklı Ermenileri, Pırhkus’a dönüp cesetleri gömme­ye zorladı. Bu emre uyan ve köye dönen herkes katledildi.

Khiartank’tan Khulik köyüne geldik ve burada Çerkeslerin yanında çobanlık yaptık. Bu Çerkesler, daha hiç Ermeni öldürmemişlerdi. Lâkin daha sonra hükümetin emrine uyarak, 200 erkeği iplerle bağladılar, kö­yün dışına çıkardılar ve askerlere teslim ettiler, onlar da hepsini katletti.

Bir ay sonra Ruslar Khulik’i ele geçirdi, fakat Türklerin karşı saldırı­sına dayanamayarak, orada bulunan biz Ermenileri de yanlarına alıp Ma- nazkert’e geri çekildiler. 1. ricatta onlarla birlikte İgdir’e geldim. Erkek kardeşimi ve kız kardeşimi Ecmiadsin’de bırakıp, Gamarlu’ya gittim. Onların Aştarak’a yollanmış olduğunu duyarak, buraya geldim ve I Nolu Yetimhaneye kabul edildim.

Burada yazılanlar, anlattıklarıma uygundur.

Pırkhuslu Misak Sedrakyan, yetim

Aştarak I Nolu Yetimhane

EMA,fon 227, liste 1, dosya 428, yapraklar 1-5, orijinal, el yazısı.