Kavel Alpaslan: Berlin’e yürüyen Ercişli yetim general: Nver Safaryan

1915’den sağ kurtulup Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’nın yenilmesinde payı olan general Nver Safaryan Vanlı bir yetimdi. General henüz Kafkasya’dayken askerlerine şöyle diyordu: “Çoğumuz Batı Ermenistanlı yetimleriz, bizim için Kars, Garin-Erzurum, Van, Muş ne anlam taşıyorsa, Berlin’i kurtarmak da o anlamı taşımalı…

Mayıs 1945: Nazi Almanyası’nın başkenti Berlin düşmüş, Kızıl Ordu askerleri kentin sokaklarında zaferi kutluyor… Savaşta verdiği milyonlarca kaybın yanı sıra, Nazi işgali altında yok edilmiş köyleri, harap olmuş kentleriyle Sovyetler Birliği için tarifi zor bir an.…

Serdar Korucu: Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın Ermeni Gündemi

Osmanlı’da sosyalizmin ilk temsilcileri arasında yer alan Osmanlı Sosyalist Fırkası, 109 yıl önce resmen kuruldu. Beyannamesini İştirak dergisinin 20. sayısında yayınladı.

Miladi takvime göre 15 Eylül 1910’da (Rumi takvimle 2 Eylül 1326) yayınlanan beyannamede, sosyalizmin Osmanlı’da “pek fena, pek yanlış ve külliyen medlülüne [gösterilen] zıd bir surette” anlaşıldığını belirtiyor ve devam ediyordu: “Sosyalizm sermayenin mahdud [sınırlı] ve behemehal [herhalde] müstebid [despot] kimseler elinde bulunmasına itiraz ile “herkese hakkı kadar” kaidesini vaz’eder [yerleştirmek] Niçin milyonlarca adamlar birkaç kişinin esiri olsun?”…

Aris Nalcı: Garin’den geriye ne kaldı?

Her yıl yurdun dört bir yanında yapılan kimin kimden kurtulduğunun belli olmadığı bir ‘kurtuluş’ gününün ardından Erzurum’dayız. Milliyetçi damarın en yüksek olduğu şehirlerden biri olan Erzurum, Ermenilerin en köklü beyliklerinden biri.

Yüksek Hayk Ovası (Partsr Hayg) olarak Ermeni tarihine geçen şehirde yüzyılın başında Ermeni nüfusu şehrin yüzde 60’ını oluşturuyordu.

Şans bu ya biz varmadan birkaç gün önce Aşkale’de belediye işçilerinden oluşan bir ekibin ‘şarap içip cami yaktığı’ Ermenilerden kurtuluş piyesi oynanmıştı Erzurum’da.…

Rita Ender: 1964 Rum Sürgünü ve Azınlık Hukuku

Hukuk, insanları “tanık” olarak kabul eder. İnsanları dinler. Dinlemeden önce onlardan doğruyu söyleyeceklerine dair “yemin” etmelerini ister. Tanıklar; onurları ve kutsal saydıkları tüm inanç ve değerleri adına yemin ederlerken, mahkeme salonunda yargıçlar dâhil herkes ayağa kalkar. Yemin edilince oturulur ve tanık söze başlar.

Sözün, sözcüklerin anlatamadığını ise bazı durumlarda fotoğraflar gösterir.…

Yılmaz Murat Bilican: İzmir 9 Eylül’de kurtuldu, 13 Eylül’de yandı, yaraları hâla acıyor…

13 Eylül 1922’de İzmir yanmaya başlar.

Yangın, şehrin birden çok yerinde aynı anda başlar ve büyük bir hızla yayılır.

Dönemin İstanbul’dan sonra, en modern, en gelişmiş, en gözde şehri, güzel İzmir 5 gün boyunca cayır cayır yanar. Falih Rıfkı’nın deyimiyle “Gavur İzmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte yanıp biter.”

Yangın gerçekten de bitirir İzmir’i.…

Hamit Erdem: İzmir Yangını (13 Eylül 1922)

“Ermeni mahallesinde çıkan yangın, güneyden esen rüzgârın etkisiyle kısa zamanda rüzgârın alevleri ittiği yönde yayıldı. Arka arkaya büyük patlama gürültüleri duyuldu. Göğe doğru kapkara bir bulut uzandı, büyüdü, yavaş yavaş bütün gökyüzünü kapladı. Artık bütün şehri yangın dumanının kokusu sarmış, alevlerin sıcaklığı her yerde duyulmaya başlamıştı. Kara bulut kıpkızıl olmuş, yere kıvılcımlar, korlaşmış cisimler yağıyordu.…

Stergios Theodoridis: Hafıza ve Erk

Küçükken, 60’ların sonlarında, dedem Andonis’ten ilk defa “Vatana dönmek üzere” deyimini duydum, komşusu Haritos’la rakı içerken; neyi ima ettiklerini tam olarak anlayamıyordum.  Kaldı ki rakı içilirken söylenen alışılagelmiş bir dilek değildi. “Vatan”dan kastın… üzerine bastıkları toprak değil de, başka bir şey… uzakta… sadece kendilerinin vatanı olmayan, içinde başka insanların da yaşadığı ortak vatan olduğunu anlamam zaman aldı.…

Sait Çetinoğlu: Topal Osman ve Rum Bandosu (Giresun Rum Flarmoni Orkestrası) Kars, Koçgiri ve Sakarya Seferinde!

Bilindiği gibi, Feridunzade Topal Osman, tehcir işinden yani Ermeni Soykırımın Faillerinden biri olarak aranırken birden bire İstanbul’dan affedildiği gibi, her ne hikmetse o sıra İstanbul’da bulunan Giresun belediye başkanı da sağlık nedenleri dolayısıyla istifa ettiğinde, Topal Osman bir anda kendini belediye başkanlığı koltuğunda bulacaktır.

“Arandığı” dönemi geride bırakan Osman Ağa, Nerede kalmıştık!…

Ayşe Hür: Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman

Falih Rıfkı Atay Çankaya kitabında “Savaş bitip de İngilizler ve müttefikleri, İttihatçı ve hele Ermeni öldürüşçülüğünün hesaplarını sormak yoluna gidince, ne kadar gocunan varsa silahlanıp bir çeteye katılmıştır” der. Hakikaten de, Milli Mücadele’nin önemli isimlerinden Yenibahçeli Şükrü Bey, Deli Halit Paşa, Küçük Kazım, Hilmi, Nail Beyler, veya daha sonra Cumhuriyet hükümetlerinde bakanlık yapan Şükrü Kaya, Abdülhalik Renda, Pirinççizade Arif Fevzi, Ali Cenani Bey, Tevfik Şükrü Aras gibi yüksek sınıftan beylerin de Ermeni Tehciri’nde rolleri vardır.…

Alin Ozinian: Teşkilat-ı Mahsusa’dan günümüze: Katillerimiz kahramanlarımızdır

İktidar partisinden Nurettin Canikli ile başladı her şey.

İmamoğlu’nu eleştirmek için anma gereği duydu katil Topal Osman’ı; o bölgede yaşayanların Türk kökenli olmadığını söylemekle yetinmedi, bölgeyi “gâvurlardan” temizleyen çeteci, işkenceci Topal Osman’ı da andı “bölgeyi Pontuslaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzerini şimdi biz veriyoruz” dedi.

İmamoğlu çıkıp, “Övündüğünüz bir katil, sırasıyla, Rumları, Ermenileri, Kürtleri katleden bir cani, Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’i öldürebilecek kadar kontrol edilemeyen bir ölüm makinası.…