MUŞ SANCAĞI

HAYATTA KALAN HARUTYUN TER MOVSİSYAN’IN, MUŞ SANCAĞININ BULANIK KAZASINDAKİ ATKON KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TA­NIKLIĞI

[1916], Gızıl-Çakhçakh

Hatkon köyü, Bitlis vilayeti, Bulanık kazası. Harutyun Ter Movsesyan, Ğızıl-Çakhçakh köyüne sığınmıştır. Anlatıyor:

Köyümüzün kilisesi ve dersliği (binasız) vardı. 150 hane Ermeni’ydik ve birkaç hane de Kürt. Kürtler son yıllarda zorla bize komşu oldular. Savaş zamanında beni de bekâr götürdüler. Yüküm 2 mer kotu erzaktı; bunu sırtıma alıp, Kop’tan Hasan-Ğala-Erzurum’a götürüyordum. O zamanlar­da işin ağırlığı ve çekilmezliği ölümden ağırdı. Karar verdim, ya ölecek ya da hür olacaktım. Kaçtım köye geldim, evimizin bir köşesinde saklan­dım. Bu durum üç ay sürdü. Gerçi bu saklanmam hapisten beterdi, fakat yine de ailemle birlikteydim ve Ermenilerin katledileceğine dair dolaşan söylentilerin gerçek çıkması halinde gerektiğinde onları koruyabilirdim.

Köylümüz Şeyh Masud (Mesut), Ermenilerin katledilmesiyle ilgili dolaşan söylentileri öğrenmek için, günün birinde kasaba yönetimine gitti ve döndüğünde açıkladı: “Ermeniler, Ruslar Liz köyünü ele geçirmişler bile ve bize yaklaşıyorlar. Aşiretimizi güvenli bir yere nakletmeliyiz. Siz kendi başınızın çaresine bakın.” Biz Ermeniler telaşlandık, bir kısmımız şeyhe inanmadı, diğerleri inandı ve şeyh ile diğer Kürtlerin nakledilmesine insan gücü ve kağnılarla yardım etti. Liz köyüne kaçış başladı, fakat orada Rus göremedik. Birkaç Ermeni köyünün halkı Liz’de toplanmıştı. Bunun, bizi yerimizden edip katletmek, öldürmek için hazırlanmış canavarca bir plan olduğu ortaya çıktı. Şeyhin eşyalarını götürenler, onun kholamlarının mermileriyle öldürüldü. Ertesi günü köye döndüğümüzde, köyün çeşitli yerlerinde ve evlerde 205 erkek cesedi bulduk. Bir tane davar ve mal kal­mamıştı, Kürt komşularımız hepsini yağmalayıp götürmüşlerdi.

Hambardzum yortusundan Vardavar yortusuna kadar Liz köyünde kaldık ve bu köy, bölge reisi Khalıf Efendi tarafından korunmaktaydı. Liz, kışla olarak, çok sayıda asker ve Kürt gönüllüleriyle çevrelenmişti. Tüm Ermeniler gece gündüz onlar için çalışıyordu. Kadınlar ekmek ve yemek pişiriyor veya elbise, çorap hazırlıyordu. Lâkin Ermenilerden günde top­layıp götürdükleri 10-15 erkek geri dönmüyordu. Günün birinde çobanlar haber getirdi, “Toplanan adamların öldürülmüş cesetlerini gördük ovada ve gömdük…”, diye. Bu cinayetler birkaç kere tekrarlandı ve biz dehşete düştük, fakat çare yoktu. Ben tabii ki kaçacaktım ve hâlâ yaşayanların ol­duğu Pionk köyüne gittim. 3 gün sonra kaldığım evin kapısına bir zaptiye geldi ve beni görüp kaçak olduğumu anladı. Büyük zorlukla 3 altın rüşvet verip kurtuldum. Askerler 4 gün sonra bu köyü kuşatıp tüm Ermenileri Khalıf Efendi’nin konağının kapısına topladı. Kaçma imkânım olmadı ve tutuklandım. Beni de oraya götürdüler. Toplamayı bitirdiklerinde, asker­ler erkekleri çevirip Liz’e doğru sürdü, fakat kadınlara hiçbir şey söyle­mediler. Bizi 4 odalı bir binaya yerleştirdiler. Geceleyin nezaret altında kaldık. Tam gece yarısı, askerlerden birkaçı, lambalar ellerinde odaları­mıza girdi ve bizi tek tek dışarı çekerek birbirimize bağlamaya başladılar. En sonunda beni götürdüler. Karanlıkta, katledilenlerin kanlar içindeki cesetlerini, ölüm anındaki delicesine çırpınışlarını gördüm, hırıltılarını duydum ve bu dehşet altında taş kesildim. Aynı anda vücudumda birkaç bıçak darbesi hissettim ve ip boğazımda diğerlerinin yanına düştüm, fa­kat bayılmadım. Yaralarım çok derindi, fakat ölümle pençeleşen arkadaş­larımın debelenmesi, çekiştirmesi daha tehlikeliydi ve boğazımdaki ipi çekiştirerek az kalsın beni boğacaklardı. Kendimi ölü gibi gösterdim… İş bitmişti. Komutanlarının sesini duydum, 50 kağnı getirip cesetleri taşı­yarak, önceden hazırlanmış olan çukurlara doldurup üstlerini örtmelerini emretti. O arada, çaba sarf ettim ve boynumdaki ipi bir şekilde çıkartıp karanlıkta süründüm ve nöbetçi askerlerin gözüne çarpmadan komşunun yıkık ahırına düştüm. Bir köşede saklandım ve cesetlerin çukurlara taşın­masını gördüm ve duydum. Ahırın tüm köşelerini inceleyip yoklayarak, gizlenme yeri olarak önceden hazırlanmış bir çukur buldum, tabii ki ev sahibi içindi. O çukura çekildim ve dokuz gün orada kaldım. Çocuklar sayesinde, Liz köyünde evli olan kız kardeşim Nigâr’a haber yolladım ve arada bir onlardan yemek-ekmek elde ettim.

Ruslar Liz’i ele geçirdiklerinde kurtuldum ve ricatla birlikte Kafkas­ya’ya geldim. İşte yaralarım, 6 tanedir. İçlerinden biri kılıç darbesidir, diğerleri süngü. Kayıplarım, 2 oğlum, amcamın karısı, oğlu ve akrabala­rımdan birçok kişidir.

EMA, fon 227, liste 1,dosya 454, yapraklar 35 arka yüzü 36, orijinal, el yazısı