MUŞ SANCAĞI

HAYATTA KALAN HOVHANNES ZAKARYAN’IN, MUŞ SANCAĞININ BU­LANIK KAZASI KOP KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI

[1916], Tiflis

Hovhannes Zakaryan, 13 yaşında, Koplu, şimdi Tiflis’teki Dsiranavor Yetimhanesi’nde yaşamaktadır.

Savaş olduğunda, Türk komşularımız (köyümüz Türklerle karışıktı) ailelerini alıp kaçtılar. Daha sonra silahlı Türk erkekleri gelip köyümüze yerleşti. Ben o zaman amcam Mıkro’nun evinde çoban olarak kalıyor­dum. Yetimdim, annem ve babam 7 yıl önce ölmüştü. Amcam Mikro, 35 yaşındaydı, onu askere götürdüler. Mıkro’nun karısının adı Mariam’dı ve küçük bir çocuğu vardı.

Türk askerler her gün köyümüze gelip çatışma alanına gidiyorlardı. Bir gün evimize iki Türk askeri geldi, yiyip içtiler ve iki gece kaldılar. O Türkler, beni bir başkasının evine götürdüler ve kendileri kaldı amcamın karısıyla. Türkler gidince evimize koştum ve amcamın karısını tandırın başında oturmuş ağlarken buldum. Hastalandığını söyledi. Bu olay, 1915 kışında oldu, Barekendan yortusu günlerinde. Amcamın karısı iki ay has­ta yattı.

1915 baharında bir gece, Hacı Musa Bey’in aşireti köyümüze gir­di ve köy halkını katletmeye ve yağmalamaya başladı. Köylülerimizden birkaçı Kürtlerle çatıştı ve birkaçını öldürdü. Kürtler kaçmaya başladı. Ben ve hasta olan amcamın karısı geceleyin yola düşüp Manazkert tara­fına kaçtık. Amcamın çocuğu yolda öldü. Kürtler ve Türkler arkamızdan geldi. Köylülerimizden on beş kişi, Kınyaz’ın liderliğinde, çarpışarak bi­zimle geliyorlardı ve bizi Manazkert’e götürdüler. O günü cumaydı ve 1915 baharının ekim zamanıydı. Amcamın karısı yolda durdu ve artık yürüyemedi, ben de onunla kaldım iki saat boyunca. Toprağın üzerinde yatmış ağlıyor ve debeleniyordu. İki saat sonra öldü ve Kürtler bana yak­laşmaya başladı. Ben bayılıp yere düştüm. Gözlerimi açtığımda, bizim köyün savaşçılarından Altun Hovhannes, beni atının terkisine koymuş, Manazkert’e doğru kaçıyordu. Manazkert’te Ruslara ve Ermeni gönüllü­lere rastladık.

Mayıs sonlarında Türk geldi ve Manazkert’i kuşattı. Ruslar geri çekil­meye başladı, ben de kaçan halkın içine karıştım, fakat Ruslar atlı olduk­larından dolayı hızla kaçmaya başladılar ve biz onlara yetişemiyorduk. Ben yayandım ve ayaklarımda yaralar çıkmıştı. Murat Nehri yakınındaki Khamur Vadisi’ne kadar kaçabildim.

Ben ve köylülerimizden iki çocuk, Vostanik ve Khaçatur’la birlikte nehrin kıyısında, bir arabanın bulunduğu yolun üzerinde kaldık. Arabaya oturduk ve Rusların artçı birlikleri gelip geçti ve bizi arabayla birlikte Murat Nehri’nde bıraktılar. Sabahtan akşama kadar böylece nehre saplan­mış arabanın üzerinde kaldık ve kurtulma ümidimizi yitirmiştik. Arkadan top sesleri geliyordu, biz ise suya düşmemek için arabadan inemiyorduk.

İki gönüllü atlarıyla gelene kadar öylece kaldık, onlar bizi görünce atlarını durdurdular. Bizi atlarına bindirip kaçmaya başladılar. O esnada Türkler yaklaşmıştı ve biraz daha kalsak bizi öldüreceklerdi. Doğrudan ilerledik ve temmuz sonlarında İgdir’e vardık. 15 gün Ecmiadsin’de Ec- miadsin Manastırı’nın duvarının dibinde kaldım. Manastır tarafından ba­kılıyorduk.

Köylülerimizden, gönüllü gitmiş olan Habet beni tanıdı ve birlikte Tiflis’e getirdi. Şimdi Dsiranavor Yetimhanesi’nde kalıyorum.

E MA, fon 227, liste 1, dosya 454, yapraklar 40-41, orijinal, el yazısı.