Ayhan Aktar: Tekinalp

Munis [Moiz Kohen] Tekinalp 1883 yılında Serez’de doğmuştur. 1900’lerin başlarında Selanik’te Asır gazetesinde yazı hayatına başlamıştır.1908 sonrasında Moiz Kohen’in hayatı yeni bir ivme kazanır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne giren ve Tekinalp ismini benimseyen Moiz Kohen, Osmanlı Musevileri arasında Türkçe kullanımı konularında yazılar yazmış ve konferanslar vermiştir. Selanik’te çıkan İttihatçı gazetelerde yazılar yazan Tekinalp, 1910 yılından sonra Ziya Gökalp’in Selanik’te oluşturduğu Genç Kalemler grubuna katılır.…

Ümit Kurt: Balkan Savaşları, Türk milliyetçiliği ve İttihatçılık

1911-12 Balkan Savaşları’nda yaşanan yenilginin, Türk milliyetçiliğindeki Ermeni ve Hıristiyan nefretinin nedeni olduğu görüşü her daim öne sürülür. Resmi tarihi savunmaya çalışan tarihçilerin ağzından bu söylem sakız gibi çiğnenmiştir.

Bizim milliyetçi mukaddesatçı düşüncede Balkan Savaşları çok sık kullanılan bir araç olagelmiştir. İttihatçılar da bu söylemi sıklıkla dolaşıma sokmuştur. Bunun izdüşümünü Anadolu Hıristiyanlığına ve Ermenilere yönelik imha siyasetlerinde de görmek mümkündür.…

Talat Ulusoy: Bir Çuvaldız: ONBEŞLER ve “KURTULUŞ”UN GÖLGESİ

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 28-29 Ocak 1920 gecesi Karadeniz’de boğularak öldürülmelerinin üzerinden yüz yıl geçti. Bu vahşet fiilinin faili ayan-beyan idi, lâkin “kuruculuk” süreci de dahil, her “devletli” vahşeti bugüne kadar hep ” faili meçhul” sayfasına yazıldı.

Oysa “Onbeşler”in faili meçhul falan değil!

M. Suphi ve yoldaşları daha Trabzon yollarında iken Büyük Millet Meclisi’nde yapılan gizli görüşmeler var (Bkz.…

Foti Benlisoy: Talat Paşa’yı Anlamak mı?

Solun milliyetçi-ulusalcı bir dili benimsemesi Gelecek dergisinde defalarca eleştirildi ve siyasete soldan bir müdahalenin gelişmesini engelleyecek bir siyaset algısı olarak tekrar tekrar yerildi. Bu eleştirilere göre, ulusalcı bir dilin benimsenmesi, kapitalist küreselleşme karşısında bir geriye çekilişi, “dış güçler-ulus devlet” karşıtlığına mahkum olmayı ifade ediyordu. Bu eleştiriler polemik hevesinden kaynaklanmıyordu. Kaygı duyulan, sosyalist solun milliyetçi dil ve sembolleri benimsemesinin onu hakim ideolojinin etkisi altına alacağı idi.…

Bercan Aktaş: Hrant Dink’in Son Fotoğrafı

Hrant Dink’in dünyadan kopartılmasının üzerinden on üç yıl geçti. Bu sürede görülen duruşmaların sayısı toplamda yüzü aştı. Mahkeme salonlarında adalet duygusundan uzaklaşıldı; ama her 19 Ocak’ta ve duruşma günlerinde insanlar bir araya geldikçe adalet çağrısı son bulmadı. Öyle ki, Hrant Dink için on üç yıldır kesintisiz bir biçimde, sebatla sürdürülen adalet isteği yalnızca davasının görüldüğü mahkeme salonlarına sığacak (mümkün olan en adil) bir karara (bile) bağlanmadığı gibi, ölümünün ifade ettiği anlamın (resmî) tarihyazımında hakkaniyetli bir şekilde ele alınmasıyla da sonuçlanmayacak.…

Bahadır Özgür: İnşaat durdu, silah ya Resulullah!

Askeri sanayi, tıpkı inşaatta olduğu gibi, tepede büyük şirketlerden başlayarak, aşağıya yayılan kârlı bir alan olarak yükseliyor. Suriye’ye, Libya’ya cihat çağrıları eşliğinde, Osmanlı kıyafetleriyle sergilenen kostümlü dramanın perde arkasında, iktidarın yörüngesinde dönenler, satış garantili yeni bir evrene ışınlanıyor artık.

ŞAHİ 209, ‘yönlendirilmiş milli enerji topu’nun adı. Tamamen geleceğin teknolojisi kullanılarak üretildi!…

Taner Akçam: Hrant, Talat Paşa’nın intikamı için öldürüldü

Hrant Dink’i niçin evinin önünde öldürmediler? Ya da niçin kaçırıp, öldürüp, cesedini bir yere atmadılar, diğer faili meçhullerde yaptıkları gibi? Bunların her birisini isteselerdi yaparlardı. Ama böyle yapmak yerine, Agos’un önünde, cadde ortasında, herkesin gözü önünde, hem de kafasına arkadan sıkarak öldürdüler! Çünkü Hrant nezdinde Ermenilerden Talat Paşa’nın intikamını almak istediler.…

Dr. Türkyılmaz: Rejimin tek marifeti yıkımdır

Bölgesel bir güç olmaya çalışırken yalnızlaşan AKP’nin, iç siyasette izlediği stratejiyi dışarıda uygulamaya ağırlık vererek, kendi geleceğini de bu gelişmelere daha çok bağladığının söyleyen Dr. Yektan Türkyılmaz, “Devlet kurumlarını, aklını, orduyu, eğitim sistemini her şeyi yıkıyorlar, hatta şehir ve ormanları da… Günü bir krizle kurtarıyor, bu krizi kapatmak için de daha büyük bir kriz meydana getiriyorlar” dedi.…

Ahmet Çiğdem: Bizden Biri Olsaydı, Eğer, Yaşıyor Olurdu

Hrant Dink’in katledilmesinin geride kalanlara hatırlattığı en somut gerçek, aslında birçok katil adayının olduğudur; birçok kişi de, katille muhtemelen aynı şeyleri düşünüyor. Öyle düşündüklerini defalarca ve çeşitli vesilelerle kendileri ifade ettiler. Olaydan sonra da ifade ettiler; “evet amalı kınamalar”, yine de postu kaptırmamaya kararlı devletlû edayla üzüntülerini bildirenler, Gelibolu’da kaçırılan vapur, tribünlere asılan pankartlar kanıtladı ki, pişmanlık yok, pişkinlik var.…

Deniz Burcay: Bazı Hemşinliler Neden Türk Olduklarına İnanıyorlar?

Bir akademisyen veya bilim insanı olmadığım için bu konuda da diğer yazılarımda olduğu gibi tamamen şahsi düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Özellikle diğer Ermeniler tarafından sürekli sorulan sorulardan birisi de sanırım budur: Bazı Hemşinliler neden Türk olduklarına inanıyorlar?

Aslında daha önce ingilizce olarak yayınladığım yazıda hangi tarihlerde Karadeniz halklarının müslüman olup isim değiştirmeye başladığına değinmiştim.…