VAN VİLAYETİ

HAYATTA KALANLARDAN ANDRANİK MURADYAN’IN, VAN SANCAĞI­NIN GÂVAŞ KAZASINDAKİ ATANANTS KÖYÜ KATLİAMIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI

[1916], Bakü

Andranik I. Muradyan, 10 yaşında.

Gâvaş’ın Atanants köyünden, Bakü’deki 2 Nolu Yetimhanede.

a) Çatışmadan önce ailemizin üyelerinin sayısı toplam iki (2) kişiydi: annem ve ben.

b) Annem köyümüzde dizanteriden öldü.

Gâvaş ’m Atanants’ köyü katliamı.

Van’daki nisan çatışmaları öncesindeydi. Bir grup Türk millisi köyümüze saldırdı. Köylülerimiz biraz çatıştıktan sonra ailelerini alıp Hayots Dzor’a doğru çekildiler. İki hafta kadar Hayots Dzor’un köylüleriyle bir­likte dağlarda dolanıp, arada bir de Kürtlerle çatıştıktan sonra, her yandan çok sayıda savaşçının toplanmış olduğu Varag’a gitmeye karar verdik. Hovhannes adında bir genç, bir grup askerle Varag’tan geldi, dağda Kürt­lerle hayli çatıştıktan sonra yol açtı ve Maştak köyüne girerek, bizi, yak­laşık 200 kadın ve çocuğu kurtararak Varag’a götürdü. Hastalar köyde kaldı; bir kısmı öldü, kalanı öldürüldü. Ben onları tanımıyordum. Varag’a vardıktan sonra sadece bir-iki gün kaldık orada, çünkü Türk askerleri orayı işgal etti ve biz şehre sığınmaya mecbur olduk, fakat askerlerimiz Varag’ta kaldı, ardından da gece vakti Aygestan’a indiler. Yolda, Şuşants köyü ya­kınlarında Türkler bizi kuşattı ve hepimizi esir aldı. İçimizde sadece iki erkek vardı, onlar kaçmaya çalıştı, ben onları tanımıyordum. Türkler on­ların peşine düştü ve silahlarıyla vurdu. Ardından hepimizi Sığga köyüne götürdüler ve bir eve doldurdular. 60-80 kişiydik. Az sonra bir grup Kürt gelip evi kuşattı. Ben kız elbisesi giymiştim. Onlar eve girmeden, annem beni bir tandırın içine koydu ve üstünü bir taşla kapattı. Birkaç dakika sonra korkunç bir karmaşa, ağlama ve bir silah sesi duydum. Epey zaman geçtikten sonra gürültü kesildi, sadece ağlama sesi duyuluyordu. Annem tandırın üstündeki taşı bir yana çekti ve ben dışarı çıktım. Kadın elbise­leri giymiş bir erkek vurulmuştu. Annem, Kürtlerin erkek aramaya gel­diğini, kadın kıyafeti içindeki bu erkeği bulup öldürdüklerini anlattı (ben onu tanımıyordum). Tehlikenin artık geçmiş olduğunu sanıyordum, fakat çok yanılmıştım. Geceydi, Kürtler ikinci kez ellerinde mumlarla içeri do­luştular. Gafil avlanan annem, önceki gibi beni gizleme fırsatı bulamadı. Son derece korkmuştum. Lâkin bir önceki sefer Kürtler ayrıntılı bir şe­kilde arayıp tüm erkek çocukları götürdükleri için, aramızda daha başka erkek çocuk olduğundan şüphelenmiyorlardı. Bu yüzden incelemediler. Kurtuldum. Kürtlerin tekrar gelmesi, bir yaşın altındaki, kundakta bu­lunan erkek çocuklar içindi. Böyle iki çocuğu annelerinin kucağından kopartıp yere koyarak, bir ayaklarıyla bebeklerin ayaklarına basıp, bir elleriyle başlarını tutarak koyun gibi boğazladıklarını gözlerimle gördüm (onları tanımadım). İkincisini kılıcın ucuna taktılar ve gülerek dışarı çık­tılar evlatlarını kaybeden anneleri ağlayış ve acılarıyla geride bırakarak.

… Üç gün bu hapishanede kaldık. Sonra Van’daki Ermeni askerler bizim burada Kürtlerin elinde esir olduğumuzu duyunca, büyük bir güçle saldırdılar Sığga’ya, Kürtleri ve Türkleri oradan kaçırdılar. Bizi kurtara­rak Van’a getirdiler ve mayıs ayındaki kurtuluşa kadar orada kaldık.

Kurtulduktan sonra köyümüze döndük ve annem 6 gün sonra dizan­teriden öldü. Son ricat sırasında komşularımızla birlikte Ecmiadsin’e göç ettim, burada da beni yetimhaneye aldılar.

EMA, fon 227, liste 1, dosya 468, yapraklar 24-25, orijinal, el yazısı.