VAN VİLAYETİ

HAYATTA KALAN HIRİPSİME İGNATİOSYAN’IN, VAN SANCAĞININ G­VAŞ KAZASINDAKİ TIŞOĞ KÖYÜNÜN DİRENİŞİ VE VERMİŞ OLDUĞU KAYIPLARLA İLGİLİ TANIKLIĞI

[1916], Bakü

Ben, 38 yaşında, Van eyaletinin Gâvaş sancağındaki Tışoğ köyünden Hıripsime İgnatiosyan; şimdi Bakü Ermeni köyü 3 Nagorni ve 7. Perevolyni köşesindeki No (46) evde oturuyor ve Göçmen Komitesi’nden yardım alıyorum.

60 haneden (Ermeni) oluşan köyümüzde yaşıyordum. 22 kişilik ai­lemle oturuyordum: ben, kocam Ohannes, oğullarım Azat ve Poğos, kızlarım Ağavni ve Haykuş, kaynanam Asmin, kaynım Harutyun, karısı Ağavni, oğulları Hayk, Sedrak, Khılo, Aznif, Paydsar, Falik, Hakob, kay­nım Abgar, karısı Varduhi, oğlu Khaço, kızı Vardanuş ve kaynım Nişan, karısı Ağavni.

Seferberlik olduğunda, gerçi erkeklerimizi toplayıp askere götürdüler ve ordu için yiyeceklerimizin büyük bir kısmını topladılar, fakat yine de, 1914 Ekimine kadar olan 7 hafta boyunca bize fazla baskı yapmadılar. Ondan sonra, 40 kadar zaptiye ve 20’nin üzerinde asker, asker kaçağı ara­mak için köyümüze geldi. Evleri ararken, köyümüzde yaşayan Moks’lu Gazar’a rastladılar; üzerinde onluk bir tabanca vardı ve onu yakalamak için arkasına düştüler. O da kaçtı, evlerine girdi ve direnmeye başladı. Askerler köyü, özellikle de onların evini kuşatarak yaylım ateşine tuttu ve evin üzerine mermi yağmaya başladı, genç de içerden birkaç el ateş etti ve zaptiyelerden bir-ikisini yaraladı. Bu olay zaptiyelerin köyden uzakla­şıp doğrudan Vostan’a gitmelerine sebep oldu. Onlar köyden uzaklaşınca, Gazar da arkadaşlarıyla köyden ayrıldı ve Narek, Pışavank, Akhavank, Pakhvants vs. gibi yakındaki köylere gitti.

Zaptiyeler Vostan’a gitti ve köydeki ayaklanmayla ilgili kaymakama şikâyette bulundu. İki gün geçmeden, bir de baktık ki, köyümüz 200-300 zaptiye tarafından kuşatılmış. Birkaç kez yaylım ateşi açtıktan sonra, kar­şı koyan olmadığını görünce köye doldular ve kadınları yakaladılar. Kay­nımın karısı Ağavni’yi, vaftiz annem Atran’ı ve köylümüz Ohannes’in karısını döverek, geçen gün çatışanlarla ilgili sorular sormaya başladı­lar, hatta ısıtılıp kızarmış telle arkalarının yumuşak etlerini dağladılar. Onlardan bir şey öğrenemeyince, köyümüzün tüm kadınlarını topladı­lar, dövdüler ve asker kaçaklarının yerini göstermemizi talep ettiler. Bir şey söylemediğimizi görünce, bizi bırakıp köyü yağmalamaya başladılar, evlerimizdeki değerli eşyaları götürdüler; ardından koyunlarımızı ge­tirdiler, acımadan kestiler ve bir sokağa doldurdular. Sonra kaymakam askerleri Vostan’a gönderdi, kendisi ise, birkaç zaptiyeyle birlikte kö­yümüzde kaldı. Res Mardo’yu çağırdı ve olayla ilgili ayrıntılı tahkikat yaptı. Res, tatmin edici cevap vermeyince, kaymakam, onun ellerini ve gözlerini bağladı, Vostan’a gönderdi, oradan da şehre (Van). Birkaç kere de, resin yardımcısı olan kaynım Pokhan’ı götürdüler sorgulamaya, fakat onu hapsetmediler.

Nisan 1915 ’te İşkhan öldürülene kadar böyle korkunç işkencelere maruz kaldık. Aynı gün köyümüze on zaptiye geldi, kocam Ohannes, Marto’nun Elo’su ve Aspatur gibi beyleri çağırdılar ve köyün silahla­rını talep ettiler. Kocalarımız silahımızın olmadığını söyledi, onlar da, Vostan’a yollamak için kocalarımızın ellerini bağladılar, fakat köyde bu­lunan gençler onları tehdit ederek götürmelerine izin vermedi. Türkler Vostan’a döndü, ama iki gün geçmeden tekrar köyümüze gelerek kuşat­tılar ve köyü bombalamaya başladılar. Erkeklerimiz cevap verince, bir gün çatıştıktan sonra toplanıp gittiler. Ertesi günü ise, Khizan taraflarının güruhuyla Takhmanlı Hüseyin Ağa liderliğinde birleşerek Narek köyünü kuşattılar ve akşama kadar onlarla çatıştılar. Karanlık basınca Narek, Pışavank, Pakhvants ve Akhavank köylüleri, Çatoyan Mihran ve Norgüğlü Abo’nun liderliğinde çekilerek bizim köye geldi. Tüm bu halk, ellerinde­ki kuvvetlerle Hiriç Dağı’na çekildi, orada çatışmaya girişti. Çatışanlar çatışıyor, biz ise ağlaya sızlaya Şitan’a doğru gidiyorduk. Artos Dağı’nı geçerken, korkudan ve soğuktan yaklaşık 30-40 kişi öldü, köyümüzün papazı Mikayel de onların içindeydi. Şitan’a varınca, Kharakanlı Levon’un, 3-400 askerle mevziler hazırlamış olduğunu ve Türk ordusuna karşı mücadele etmeye hazır olduğunu gördük. Biz geldiğimizde Levon, askerleriyle birlikte bizi karşılamaya geldi. Çok düzenli bir şekilde bizi götürüp Şitan’ın köylerine yerleştirdi, kendileri, askerler ise, Şitan’ın tehlikeli olarak kabul edilen 4 tarafında mevzilendi. Bizim oraya ulaşma­mızdan 3 gün sonra Şitan çatışması başladı. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadan bir ay sürekli çatıştılar. Cesur ve yiğit gençlerimizle müsait mevzileri sayesinde, 30 gün içinde herhangi bir kaybımız olmadı. Bir keresinde gençlerimizin mermisi bitti ve gençler biraz ümitsizleştiler, fa­kat 7 genç, bir şekilde Van’a giderek, zarar görmeden mermi getirmeye muvaffak oldu. Çatışma bittiğinde, orada bulunan ailelerimizden haber almak için, gençlerimizden 10-12 kişiyi Harberd’e gönderdik. Gönüllüler Vostan’a girdiğinde ise, o taraflar artık bizim için serbest bölge oldu; kay­nım Nişan da orada kalmıştı ve oraya gidenler Hiriç Dağı’nda çatışmaya girmiş ve erkeklerimizden 7’si öldürülmüş, Nişan da onlardan biriydi.

Köylülerimizin bir kısmının esir alındığını, bir kısmının da köyde bırakıldığım öğrendik. Biz de evlerimize gittik ve bir ay kadar rahat olduk­tan sonra, Rus ordusuyla birlikte geri çekildik ve Ecmiadsin’e, oradan da Bakü’ye geldik.

Bizim hanenin kayıpları şunlardır: Nişan ve kocam öldürüldü; Khılo, eltimin kızı Ağavni ve kızım Haykuş ile kaynımın kızı Azniv köyde açlıktan öldü. Berkri’ye kadar geldik, orada güruh bizi kuşattı, dünyamız karardı. Bu eziyetlerden nihai olarak kurtulmak için birçoğu kendisini nehre attı, birçoğu öldürüldü, kaçabilenler ise, tüm mallarını bırakıp kaç­tı. Nihayet bu katliamdan da kurtulduk ve Bakü’ye geldik. Şimdi Bakü’de yaşıyoruz.

E MA, fon 227, liste 1, dosya 468, yapraklar 30-31 arka yüzü, orijinal, el yazısı.